Ülkemizde Türkçe öğretimini irdelemek amacıyla yapılan araştırmalar, anadili eğitiminin yeterli düzeyde verilmediği ve anadili etkinliklerinin bilimsel ölçütler çerçevesinde planlanıp örgütlenerek sunulmadığını göstermektedir. Pek çok dilbilmci genel eğitim sisteminin çocuklarda anadilini kullanma becerisini geliştirmeyi engellediğini, çocukların evrene ilişkin bilgilerini, ilgilerini göz önünde bulundurmadığını ileri sürmektedir. İlköğretim ve ortaöğretim düzeyinde süren bu durum, yükseköğretimde öğrencilerin özellikle okuduklarını anlamalarına, sözlü ve yazılı anlatım becerilerinde yetersiz kalmalarına neden olmaktadır.
Ülkemizde Türkçe öğretimini irdelemek amacıyla yapılan araştırmalar, anadili eğitiminin yeterli düzeyde verilmediği ve anadili etkinliklerinin bilimsel ölçütler çerçevesinde planlanıp örgütlenerek sunulmadığını göstermektedir. Pek çok dilbilmci genel eğitim sisteminin çocuklarda anadilini kullanma becerisini geliştirmeyi engellediğini, çocukların evrene ilişkin bilgilerini, ilgilerini göz önünde bulundurmadığını ileri sürmektedir. İlköğretim ve ortaöğretim düzeyinde süren bu durum, yükseköğretimde öğrencilerin özellikle okuduklarını anlamalarına, sözlü ve yazılı anlatım becerilerinde yetersiz kalmalarına neden olmaktadır.
Türkçe, Türk toplumunun Cumhuriyet şemsiyesi altında toplanmasına kadar göçebe halk (Türkmenler ya da köylüler gibi) arasında kullanılan bir dil olmuştur. Bu döneme kadar Türkçe, Eski Türkçe (Orhon ve Uygur Türkçeleri), Karahanlı Türkçesi, Eski Anadolu Türkçesi dönemlerinde oldukça arı ve yalın bir dil olarak konuşulmuştur. 15. yy dan sonra Türkçe, Arapça ve Farsçanın etkisinde kalmış ve "Osmanlıca" adı altında yapay bir dil görünümüne bürünmüştür. Yazı dili de Arapça ve Farsçanın etkisiyle doğal niteliğini yitirmiştir.
"Çocuklar anadillerini, bütün karmaşıklığına rağmen, herhangi bir öğretime gerek kalmadan edinebilmektedirler" görüşüne katılıyor musunuz?
Dilin tanımını yaparken iletişim-dil-konuşma bağıntısını irdelemek yerinde olacaktır: •
Dil bir koddur: Konrot'a (1991) göre bireylerarası iletişimde temel amaç, bir bireyin (kaynak) zihninde düzenlediği mesajı aynen veya ona yaklaşık olarak başka bir bireyin (alıcı) zihnine aktarmaktır. Bu süreç, ilk bakışta basit gibi görünse de aslında karmaşık pek çok işlemi gerektiren bir süreçtir. Zihinler arasında ise bu aktarımı gerçekleştirecek doğrudan bir bağ yoktur. Diğer bir deyişle, bir arkadaşımızın kafasına parmağımızla bir dokunduğumuzda zihninden geçenleri anlayamıyor, okuyamıyoruz. İşte bu yüzden mesajımızı aktaracak öyle bir araç gerekmektedir ki, mesajımız aracı kullananlar tarafından aynı şekilde paylaşılmalı ve aynı anlamları çağrıştırabilecek türde algılanmalı, ve çözümlenmeli.