Ben küçük bir çocukken evde tek başıma büyüdüm. Çünkü ağabeyim ve ablam eğitim almak için şehirdeydiler. Annem ve babam okulda öğretmenlik yapıyorlardı. Bu nedenle öğrencilere ders anlatmak için her gün okuldaydılar. Bizim köyümüz küçük bir köydü. Köyümüzde iki, üç binden fazla insan yaşıyordu. Şirketler, hastaneler, okullar, oteller çok azdı. Bu sebeple insanların çoğu tarlada çalışarak ve evlerinde hayvanları besleyerek geçiniyorlardı. Bunun için onlar evlerindeydi. Köyümüzde ana okul yoktu. Beni ise anne babam işe giderken komşularımızın, akrabalarımızın evine bırakıp gidiyorlardı. Her gün onların evinde anne babamı görmek için sabırsızlanarak, meraklanarak bekliyordum. Bazı günleri o evlerdeki çocuklarla dövüşüyordum. Bazı günleri o evlerde aç kalırdım. Ben başka evlere gitmeyi hiç sevmezdim. Ama evde yalnız kalınca çok korkardım. Özellikle şimşeğin çakmasından çok korkardım. Bizim köyümüzde sık sık yağmur yağıyor ve yağmur yağdığı zaman büyük bir gürültüyle şimşekler çıkıyordu. O zaman ben dört yaşındaydım. Beş yaşıma girerken anne babam beni evde yalnız bırakmaya başladılar. Evde yalnız kalınca canım çok sıkılırdı. Kendi kendimle konuşarak, televizyonu açıp kapatarak, bahçeye çıkarak, eve girerek zaman geçirirdim. Bazı günleri anneme “Beni de okula götür, evde yalnız kalmaktan canım çok sıkılıyor. Yeter artık, evde yalnız kalmak istemiyorum.” diyerek ağlardım. O zaman annem beni okula götürüyordu. Ben okula gitmeyi çok seviyordum. Çünkü orada pek çok çocuklar vardı. Gürültülü ve kalabalıktı. Annem beni sınıfın sonundaki sandalyeye oturtup ve elime kağıt verip, kağıda çizgileri, sayıları tekrar tekrar yazdırtıyordu. Bunun için bana ilk okuldayken yazmak hiç zor olmadı. Teneffüste öğrenciler benimle konuşuyorlardı, “ Senin soyadın ne?” diye sorarlardı ve ben söyledüğüm zaman gülerdiler. Ben çok kızardım. Onların niçin güldüğünü sonra anladım. Çünkü benim soyadım Orozava, ben ise onlara Horozova diye cevap veriyormuşum. Bazen “Anne ben dışarıya çıkıp koridorda gezmek istiyorum.” diyordum. Koridorda her kapıyı açıp, sağa sola koşmayı çok seviyordum. Şimdi köyümüzdeki gençlerin hepsi beni tanıyor. Beni görünce “Horozova” diye şaka yapıyorlar.
Ağabeylerim tatilde eve geliyorlardı. Onlarla beraber olmak beni çok mutlu ediyordu. Çünkü onlar beni oynatıyorlardı, masal anlatıyorlardı. İlk sınıfa gittiğim zaman bana bol bol güzel kitapları getiriyorlardı. Yedi ve sekiz yaşımda evde yalnız kalmaya alıştım. Evde yalnız kaldığım zaman kitap okuyordum. Ben çocukluğumu kitaplarla arkadaşlık kurarak geçirdim.
Hayatımın en güzel vakti çocukluğumdu. Çocukluğuma geri dönmek istiyorum.
Yazan: Nurkız Orozova
Türkçe öğreniminde 4. ay.
Kırgızistan Türkiye Manas Üniversitesi
Okuman: Osman Çiğdem