Okuma, dil kurallarına uyarak yazılı iletişimleri, sözlü iletişim hâline getirmek, kavramak, kıyaslamalar yapmak, yorumlamak, fikir yürütmek ve yargıya varmaktır. Okuma sırasında, okuyanın zihninde okuduğu sözcükler değil sözcüklerin anlamları belirir. Okuma işlemi sürerken hem okuduğumuzun anlamını kavramaya çalışır, doğru okuyup okumadığımıza dikkat eder hem de okuduklarımızın ne oranda gerçeğe uygun olduğunu araştırırız. Demek ki okurken anlamanın yanı sıra kıyaslama, yorumlama ve yargılama da işin içine girmektedir.
Bütün yazılı işaretler bir ileti (mesaj), bir anlam taşırlar, bunları kavrayamadıktan sonra, iyi okuma tekniğine sahip olmanın pek yararı yoktur.
Özetle okuma, basılı iletileri duyu organları yoluyla algılayıp bunları yorumlama, anlamlandırma amacı ile zihnimizin duyu organlarımızla ortaklaşa yaptığı bir etkinliktir. Okuma işleminde esas amaç, işaretlerden düşüncelere hızla geçmeyi sağlamaktır. Şu hâlde okuma işleminde iki aşama vardır:
a. Duyu organları ile basılı harflerin, sözcüklerin veya sayıların tanınması, birbirinden ayırt edilmesi: Göz Etkinliği.
b. Beyin etkinliği ile bu görüntülerle konuşulan dilin duyma uyarıları arasında çağrışım yapma: Beyin Etkinliği.
Göz etkinliği, okumanın aracı, beyin etkinliği ise amacıdır.
Diğer bir tanımla okuma, bireylerin simgesel (sembolik) bilgilerle karşılıklı iletişim bütünü veya yazılı işaretlerden (sembollerden) anlam çıkarma işlemidir. Okuma işlemini, yazılı işaretlerle gerçekleştirilen iletişim yollarından birisi diye tanımlamıştık. İletişim işlemi ise bir kişinin duygu ve düşüncelerini başkalarına çeşitli araçlarla aktarma işlemi olduğuna göre okuma işleminin gerçekleşmesi için aşağıda sayılan unsurların olması gereklidir:
1. Simgele (semboller) (okunan metindeki harf, sayı, sözcük, sayı ve sözcük kümeleri),
2. Kaynak (haberleşme işleminin kitap, dergi vb. unsurları),
3. Alıcı (kaynak ve sembolleri okuyan kişi).