Güzel ve Etkili Konuşmanın Nitelikleri

a. Güzel ve Etkili Konuşabiliyor muyuz?
Konuşma, karşılıklı olarak gerçekleştirilen etkileşimsel bir süreç olduğuna göre güzel ve etkili bir konuşmanın nitelikleri üzerinde duran konuşma uzmanları da bu sürecin eksiksiz gerçekleşip gerçekleşmediğine bakarlar. Şöyle ki konuşma karşımızdakinde ya da karşımızdakilerde bir yankı uyandırma, onları etkileme işi olduğuna göre onlar üzerinde bunu yapabiliyor muyuz? Konuşmacı olarak beklentimiz gerçekleşmiş oluyor mu? Söylediklerimizin doğruluğuna ve geçerliğine bizi dinleyenler inandılar mı? Söylemek istediklerimizi tam olarak iletebildik mi?
Bu ve bunlara benzer sorularla konuşmamızı değerlendirmek için öncelikle güzel ve etkili bir konuşmada bulunması gerekli nitelikleri, bu tür konuşmaların dayandığı ilkeleri tanımamız gerekir.
b. Güzel ve Etkili Konuşmanın İlkeleri Nelerdir?
Konuşma uzmanları, güzel ve etkili konuşmanın on temel ilkesini belirli başlıklar altında toplamışlardır. Kuşkusuz, bunlar donmuş, değişmez ilkeler değildir. Ancak bu ilkeleri yapacağımız bir konuşmayı kendi kendimize değerlendirme, dinlediğimiz bir konuşmayı eleştirebilme açısından birer ölçüt olarak kullanabiliriz.
1) İyi Bir Konuşma Yıkıcı Değil, Yapıcıdır: İnsanları etkilemede önemli araçlardan biridir konuşma. Bu etkileme onların duygularını kamçılama, yanlış yönlere yöneltme biçiminde olmamalıdır. İster halk ya da topluluk önünde konuşalım ister arkadaş, eş dost çevrelerinde; bizi dinleyenlerin inançlarını, değer yargılarını göz önünde bulundurmalıyız. Bunları hiçe sayan ya da yadsıyan bir konuşma, tepkilere yol açar. Elbette ki her konuşmanın, bir iletisi (mesajı) vardır. Dinleyicilerimizi belli bir görüşe, belli bir davranışa eriştirmek isteriz. Bunun için de onların duygularını sömürmekten, özellikle kaçınmalıyız. Dinleyenleri avlamaya, gerçekleri bir yana atıp salt duygulara yönelen bir konuşma, yapıcı bir nitelik taşımaz. Yapıcı konuşma, dinleyicilerin inançlarını, değer yargılarını, düşüncelerini olumlu bir yönde değiştirmeyi amaçlar.
2) İyi Bir Konuşma, İlginç ve Değerli Konuları Kapsar:
Seçeceğimiz konu, hem kendimiz için hem de dinleyicilerimiz için ilginç olmalıdır. Açık bir gerçektir ki ilgi duymadığımız bir konuda rahatça konuşamayız. Üzerinde konuşabileceğimiz konular sayısızdır. Söz gelimi, günlük olaylar, yurt ve dünya sorunları, hayaller, umutlar, düşler, korkular... vb. gibi. Bunlar, herkesin ilgisini çekecek nitelikteki konulardır. İki kişi bile bir araya geldiğinde söz dönüp dolaşıp bunlardan birine gelir. Konuşmanın düzeyini belirlemede de seçilen konunun büyük bir payı vardır.
3) İyi Bir Konuşma, Konuşmacının Kişiliği ile Bütünleşir:
Konuşmacının kişisel nitelikleriyle konuşma arasında sıkı bir etkileşim vardır. Söz gelimi, yalancılığı, ikiyüzlülüğü herkesçe bilinen birinin "yalancılığın kötülükleri" üzerinde yapacağı bir konuşma, kimseyi inandırmaz. Bunun gibi, konuşmacının kişisel görünüşüyle sözleri arasında da bir bağlantı kurmak ister dinleyici. Bu yönden, konuşmanın inandırıcılığında konuşmacının kişiliği önemli etkenlerden biridir.
4) İyi Bir Konuşma, Belli Bir Amaca Yönelir: Yalın bir tanımla amaç, dinleyiciler üzerinde konuşmacının bırakmak istediği etkidir. Dinleyicilerimize neyi vermek istiyoruz? Onları neye, hangi gerçeğe yönelteceğiz? Konuşmamız süresince bu soruları göz önünde tutmak zorundayız. Bir amaca yönelmeden yapacağımız konuşma, dağınık, etkisiz kalacak, dinleyicilerimizde bir karşılık uyandırmayacaktır.
5) İyi Bir Konuşma, Konuşmayı Etkileyen Etkenleri Çözümleyerek Oluşur: Konuşmayı etkileyen etkenler şunlardır: Konu, dinleyici, ortam ve konuşmacı. İyi bir konuşma yapabilmek için bu ögeleri ayrı ayrı, bir bütün olarak değerlendirmeli, çözümlemeliyiz. Üzerinde konuşacağımız konunun boyutları nelerdir? Dinleyicilerimiz yönünden önemi nedir? Kimler için konuşacağız? Konuşacağımız kişilerin toplumsal, kültürel, ekonomik durumları, yaş, cinsiyet özellikleri nedir? Nerede, ne kadar süreyle konuşacağız? Konuşmacı olarak kendi durumumuz nedir? Bu soruların üzerinde durup bir bütün olarak bunları değerlendirmemiz gerekir. Konuşmamızı düzenleme, hazırlama aşamasında bu soruları göz önünde tutmazsak başarılı konuşma yapamayız.
6) İyi Bir Konuşma, Sağlam Bir Konuşma Yöntemi Üzerine Kurulur: Yöntemimizi, amacımıza ve konuşma ögelerini değerlendirmemize göre seçeriz. Genellikle konuşmalarda dört ana amaç ve bu amaçlara yönelik dört ana yöntem vardır: Tartışma, savunma, öğretme ve duygulandırma. Amaçla yöntem arasındaki bağlantıyı kurmak, başarılı bir konuşmanın ön koşullarından biridir. Konuşmanın hazırlanışı bölümünde bu amaçlar ve yöntemler üzerinde ayrıntılı bir biçimde duracağız.
7) İyi Bir Konuşma, Dinleyicilerin İlgi ve Dikkatini Toplar:
Hangi konuda olursa olsun, ilgi ve dikkat dağıldığı zaman iletişim de durur. İlgi ve dikkatin diri, canlı kalması da dinleyicilerimizi bilinçlendirmeye, onların meraklarını ayakta tutmamıza bağlıdır. Başka bir deyişle, onları bizi dinlemeye, söylediklerimizi bizimle paylaşmalarını sağlamaya bağlıdır. Bu da öncelikle dinleyicilerimizi iyi tanımakla, söylediklerimizle onların ilgileri arasındaki bağlantıyı kurmakla sağlanır.
8) İyi Bir Konuşma, Sağlam Bilgilere Dayanır: Hangi konuyu seçersek seçelim, o konu üzerinde rahatça, doğal bir biçimde konuşabilmemiz, konunun gerektirdiği bilgileri, araç ve gereçleri edinmemize bağlıdır. Düşüncelerin dinleyicilere etkisiz ve etkili bir biçimde aktarılması salt sözcüklerle, sözel simgelerle olmaz. Bunları konunun ve durumların gerektirdiği gereçlerle de somutlaştırmak gerekir. Varsayalım ki "köylerden kentlere göç" olayı üzerinde konuşuyoruz; kullanacağımız sayılar, resimler daha çarpıcı, daha etkili kılar konuşmamızı. Çünkü konuşma, görsel ve işitsel simgelerle oluşturulan bir iletişim işidir.
9) İyi Bir Konuşma, Etkili Bir Ses Tonu, El ve Yüz Hareketleri Gerektirir: Etkili bir ses tonuna dayanmayan, el ve yüz hareketleriyle beslenip renklenmeyen bir konuşma, ölü bir konuşmadır. Sözcüklerin anlam ve duygu yükü, ses tonumuz, el ve yüz hareketlerimizle zenginleşir. İnsan sesinin değişik biçimler, boyutlar kazanması yönünden oldukça geniş olanakları vardır. Bu olanaklardan yararlanarak iletmek istediğimiz düşünce ve duyguları canlı kılabiliriz. Başka bir deyişle sözü, göze ve kulağa daha iyi iletebiliriz. Bu da konuşmamızın başarısını artırır.
10) İyi Bir Konuşma, Canlı Bir Dil, Hareketli Bir Üslup Gerektirir: Konuşma, geniş anlamda sözlü bir iletişim biçimidir. Böyle olunca temel aracı sözcüklerdir. Canlı, diri, amacımıza uygun sözcükleri seçme, bunları cümle içinde yerli yerine yerleştirme, her birinin ses ve anlam hakkını vererek doğru söyleme, konuşmamızın etkisini, güzelliğini artırır. Cümlelerimiz için de bu böyledir. Kısa, yoğun, hareketli cümleler kurma, bunlar arasındaki geçişleri doğal bir biçimde sağlama, anlatışımızı canlılaştırır.
Sıraladığımız bu on temel ilke, güzel ve etkili konuşmanın belirleyici özellikleridir. Bir konuşmayı, bu ilkelerin doğrultusunda değerlendirirsek, onun başarısı üzerinde bir sonuca ulaşabiliriz. Öyleyse bu ilkeleri kendi konuşmalarımıza uygulamaya çalışmak, bunlara ne ölçüde uyup uymadığımızı araştırmak, konuşmamızı geliştirmenin ilk adımıdır. Ne var ki saptanan bu on temel ilke, güzel ve etkili konuşmanın temel noktalarıdır. Bunlar, kendi içlerinde de birtakım temel noktaları içermektedir. Söz gelimi, konuşmanın ögeleri olan dinleyici, konuşma ortamı, konuşmacı; konuşmanın hazırlanışını içeren amacımızı saptama, amacımıza göre konuşma türleri ve yöntemleri, konuşmanın gerektirdiği bilgi ve verilerin toplanması, konuşmanın düzenlenmesi (planlanması; konuşmanın sunuluşunu kapsayan) sunma, bedensel davranışlar, sesin idaresi, konuşmada seçilecek dil ve anlatımın özellikleri... gibi. Bunlar üzerinde de ileriki bölümlerde ayrı ayrı duracağız.
Görülüyor ki konuşma da bir sanattır. Bu sanatın uzun deneyimler sonunda elde edilen ilkelerini, kurallarını tanır, bunları bilinçle uygularsak konuşmamızı geliştiririz.
Bir kez daha belirtelim ki güzel ve etkili konuşma sanatı, doğuştan getirilen Tanrı vergisi değildir. Bu, denemelerle, çalışmalarla sonradan kazanılan bir beceridir. Deneyerek, çalışarak, konuşma güçlüklerinin, özürlerinin kolayca üstesinden gelebiliriz. Sesimize, sözümüze egemen olabiliriz. Hiçbir bedensel özrü olmayanları bir yana bırakalım, bugün nice kekemeler bile çalışarak kekemeliği yenmekte, güzel ve etkili konuşma sanatının inceliklerini öğrenmektedir. Yeter ki bu öğrenme isteğini duyalım...
c. İyi Bir Konuşmacının Niteliklerini Taşıyor muyuz?
Güzel ve etkili konuşabilmek için, özellikle halk önünde ya da bir topluluk karşısında yapılan konuşmalarda, dinleyicilerimizi, konuşma ortamımızı tanımamız, bunları iyi değerlendirip çözümlememiz gerektiğini belirttik. Bunu ne denli iyi yaparsak yapalım, yetmez. Çünkü konuşmayı oluşturan ana ögelerden biri de konuşmacıdır. Acaba konuşmacı olarak güzel ve etkili bir konuşma yapabilecek nitelikleri taşıyor muyuz? Bu nitelikler nelerdir?
Bundan önceki bölümde iyi bir konuşmanın ilkelerini on ana noktada toplamıştık. Denilebilir ki iyi bir konuşmacı, bu on ana ilkeyi tanıyan, bunların buyruklarına uyan kişidir. Bununla birlikte yer yer o ilkeleri de kucaklayan, güzel ve etkili konuşma sanatının inceliklerini bilen bir konuşmacıda bulunması gerekli olan kimi nitelikleri de kısaca açıklayalım:
Sorumluluk Duygusu: Ahlaki değerlere bağlılık, iyi bir konuşmacının başta gelen niteliklerinden biridir. Bu da bize hem kişilere hem de topluma saygılı olmayı buyurur. Sorumluluk duygusundan yoksun bir kişi ise bunu umursamaz. Topluma ve bireylere nasıl bir katkıda bulunacağı, hangi değer yargılarını, hangi duygu ve düşünceleri aşılayacağı bir sorun değildir. Bu yüzden de sözleriyle edimleri arasında bir uyum yoktur. Oysa, dinleyicilerimizin bize inanabilirliği, saygınlığımız ilk elde buna bağlıdır. Yaptığımız işin önemine, sorumluluğuna inanmazsak, dinleyicilerimizle aramızdaki iletişim kopar. Öte yandan sorumluluk duygusundan yoksun bir konuşmacı, gerçekleri kolayca çarpıtabilir, sözcüklerin gücüne sığınarak kimi durumlarda dinleyenleri aldatabilir. Böylelikle bir ölçüde başarı da sağlayabilir; ancak, bunlar gelip geçicidir. Saygınlık kazanan, dinleyicisinin yüreğinde ve belleğinde iz bırakan konuşmacılar, işine karşı, dinleyicilerine karşı, toplumsal ve ahlaki değerlere karşı sorumluluk duygusuyla davranabilenlerdir.
Sağlam Bir Kişilik: İyi bir konuşmacı, dinleyicilerine tepeden bakmaz. Düşüncelerini, duygularını, başka bir deyişle, konuşmasının iletisini onlarla dostça paylaşmak ister. Bu da sağlam bir kişiliğin belirleyici iki yönüne, içtenlik ve dürüstlüğe sahip olmayı gerektirir. İçtenlik, dinleyici karşısında olduğumuz gibi görünmek ya da göründüğümüz gibi olmaktır. İnandığımızı söylemekten kaçınır, söylediğimize kendimiz inanmazsak, dinleyicilerimizi de kendimize inandıramayız.
İçtenlikle dürüstlük iç içe yürür. Dinleyicilerimize söyleyeceklerimizi dolaylamalara başvurmadan, doğrudan doğruya anlatmalıyız. Dürüst bir konuşmacı, konuşma sanatını birtakım çarpıcı söz oyunları olarak görmez. Söz cambazlığına sırt çevirir, söyleyeceklerini en yalın biçimde, yapaylığa, yapmacıklığa düşmeden verir. Yalınlık da sağlam bir kişiliği oluşturan nitelikler arasında yer alır.
Dinleyicilerimizi büyüleme, kendimize bağlama; söz cambazlığı, söz oyunlarıyla değil, kendimize ve onlara güvenmemizle gerçekleşir. Dinleyenlerimizin iç evrenlerine girme, onların yaşantıları, söz dağarcıklarıyla antenlerimizi birleştirme ancak kendi duyarlığımızı yapaylığa düşmeden dışlaştırmamızla olabilir.
İçtenlik, dürüstlük, yalınlıkla birlikte, dinleyicilerimiz bizden hareketli, canlı, renkli bir söyleyiş de bekler. Kuşkusuz bunlar da sağlam bir kişiliğin belirleyici özelliklerindendir. Konuşmamız duygusal ögelerden yoksun, dümdüz, ölü ise dinleyicilerimizle aramızdaki iletişim kopar. Bu kopuşu yansıtan en iyi ayna da dinleyicilerimizin yüzleridir. Etkileyen gücümüzü, söylediklerimizi dinleyicilerimizin bizimle paylaşıp paylaşmadığını bu aynada görebiliriz.
İçtenlik, doğruluk, nesnellik, yalınlık, canlılık gibi niteliklerin yanı sıra gülmece ya da eski deyişle, mizah duygusu da sağlam bir kişiliğin belirleyici yönlerindendir. Konuşmamıza yumuşaklık, esneklik kazandırma, renklilik ve tazelik vermede bu duygunun önemli bir katkısı olabilir. Konuşmamızın akışı içinde zaman zaman bu duygudan yararlanma, dinleyicilerimizi gerginlikten kurtarır. Onların ilgilerini toplar. Ancak bu, ileride de değineceğimiz gibi işlevsel bir özellik taşımalıdır.
Düşünsel Olgunluk: Etkili bir konuşmacı, öncelikle üzerinde konuşacağı konu üzerinde düşünsel bir olgunluğa kavuşmuş olmalıdır. Bu kitap boyunca sık sık değineceğimiz gibi belli bir bilgi birikiminden yoksunsak, söyleyeceğimiz söz yoksa, konuşma sanatının kurallarını, ilkelerini ne denli iyi bilirsek bilelim yine de etkili ve güzel konuşamayız. Düşünsel olgunluğumuz da bilgi dağarcığımızın zenginliğine bağlıdır. Konumuzu seçmeden, konunun geliştirilmesinde kullanacağımız verileri açıklamada göstereceğimiz başarı, düşünsel olgunluğumuz ve bilgi dağarcığımızın zenginliğiyle orantılıdır.
Bilgi dağarcığımız, salt öğrenim yoluyla edindiklerimizden oluşmaz. Gözlemlerimiz, yaşantılarımız, kısaca edintilerimizin tümüdür bu dağarcık. Ancak her konu, özel bilgiler gerektirir. Bu da bizi, araştırmaya, okumaya yöneltir. Bu nokta üzerinde bundan sonraki bölümde ayrıntılı bir biçimde duracağız.
Konuşma Yönteminde Ustalık: Etkili ve güzel konuşma, konuşma sanatının ilkelerini tanımayı, bunları konuşma süresi içinde uygulamayı gerektirir. Konuşmacı olarak bu ilkeleri tanıyacak, konuşmamızı bunların kılavuzluğunda hazırlayacağız. Her konuşma, özellikle halk ya da belli bir topluluk önünde yapılan konuşmalar, belirli aşamalardan geçerek hazırlanır. Her aşamada yapmamız, uymamız gereken işler, kurallar vardır. Örneğin, konumuzu seçme, amacımızı belirleme, amacımız doğrultusunda bilgi toplama, bilgileri düzenleme, konuşmamızı sunma gibi... Bundan sonraki bölümde bunları ayrı ayrı ele alacağız. İyi bir konuşmacı, bu noktalarda belirli becerileri kazanmış olan kişidir.
Buraya değin söylediklerimiz, konuşmayı etkileyen etkenler üzerinde birtakım kuramsal öğütler ve saptamalardır. Önemli olan, bunları işe, uygulamaya dönüştürmektir. Daha doğrusu, alışkanlık durumuna getirmektir. Bu da güzel ve etkili konuşmanın ilkelerini, kurallarını tanımayı aşan bir iştir. Tek başına tanımak yeterli değildir. Tanıdığımız bu kuralları, ilkeleri uygulayamazsak bunlar, birer süs bilgi olmaktan öteye geçemez.
Konuşmayı etkileyen etkenlerle ilgili olarak söylediklerimiz, güzel ve etkili bir konuşmanın ilkeleri diye gösterdiklerimiz gerçekte bugüne değin yapılmış birtakım denemelerin ürünüdür. Yine, bunlar, başarılı ve başarısız konuşmaların değerlendirilmelerinden, eleştirilerinden çıkarılmış sonuçlardır. Bize geçmişin bir mirasıdır. Bu mirastan yararlanmamız, bizi başarısızlığa düşmekten kurtarır.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR