OYUNLARLA DİL ÖĞRETİMİ (OYDÖ) NEDİR?
- OYDÖ Nedir?
- Neden OYDÖ?
- OYDÖ'nün Temelini Neden Oyun Oluşturur?
- Oyun Nedir?
- Çocuklar İçin Oyun
- Yetişkinler İçin Oyun
- Oyun Sırasında Neler Oluyor?
- Nazife Öğretmen Kimdir?
OYDÖ Nedir?
OYDÖ, 2-7 yaş aralığındaki çocukların dil öğrenimi için geliştirilmiş, iki yıllık eğitim ve öğretim dönemini kapsayan, oyun ve proje bazlı, beceri geliştirmeye odaklı kendi alanında özgün bir dil eğitim modelidir.
Hedef dilde gerçekleştirilen , Dil öğrenimin yanı sıra değerler ve kültür eğitimini de hedefleyen bu modelde, günlük konuşma diline ağırlık verilirek aileler de sisteme dâhil edilmektedir.
OYDÖ modeli içinde “Vücudum”, “Renkler ve Şekiller”, “Taşıtlar” gibi alışılmış temaların yanı sıra “Tanışma”, “Ailem”, “Nezaket Sözcükleri”, “Telefon Konuşmaları” gibi ihtiyaca göre yapılandırılmış yepyeni temaların da olduğu toplam 22 Tema üzerinden ilerlemektedir.
Her temayla ilgili çocukların ilgisini çekecek, severek katılacakları etkinliklerin, masa üstü oyunların ve açık alan oyunların yanı sıra yine temalarla ilişkilendirilmiş “Bilim İnsanı Öyküleri Serisi”, “Felsefeye Giriş Serisi”, “Harita ve Navigasyon Serisi”, “Yeni Nesil Meslekler Serisi” gibi tamamlayıcı ürünlerle çocukların ufkunu genişletecek konular da yer almaktadır.
Eğitimciler ve ailelerin de süreci takip edebilmesi için ‘’Öğrenci Kayıt Dosyası”, “Sınıf İçi Tema Grafiği”, “Gözlem Gelişim Raporları” bulunmaktadır.
Türkçe olarak hazırlanan tüm eğitim materyallerinin Arapça ve İngilizce entegrasyonları da tamamlanmıştır.
Neden OYDÖ ?
Yapılan çalışmalar, öğrenilen dilin akıcı konuşulabilmesi, telaffuzunun kusursuz olabilmesi ve tüm bu öğrenmelerin kalıcı hâle getirilebilmesi için en verimli yaş aralığının 0 ila 7 olduğunu göstermektedir. Bu yaş grubundaki çocukların eğitimi söz konusu olduğunda ise, en iyi aracın “oyun” olduğu bir gerçektir. OYDÖ’nün bu son derece önemli iki bilimsel verinin kesişiminde yer alıyor olması “Neden OYDÖ?” sorusunun çok kısa ve öz bir yanıtını oluşturmaktadır.
OYDÖ, eğitim alanında yapılan çalışmalar incelendikten sonra, eğitim sisteminin içinde olan herkesin ihtiyaçları düşünülerek titizlikle tasarlanmış verimli bir dil öğretim sistemidir. Çocuklar, dil ediniminin sağlandığı kritik yaş olan yedinci yaşlarını bitirmeden OYDÖ’nün onların hayatına girmesi son derece önem arz etmektedir. Çünkü tam da bu yaş döneminde beyin, dil edinimine bilişsel olarak hazırdır. OYDÖ, doğuştan gelen dil edinme kabiliyeti kaybolmadan, bu önemli dönemin aktif ve veriml biri şekilde değerlendirilmesini sağlar. OYDÖ modelindeki özel olarak geliştirilmiş ve uyarlanmış oyunlar, çocukların bireysel farklılıklarını da dikkate alarak bütün dil becerilerinin aynı anda ve aynı hızda gelişmesine olanak tanır. Üstelik oyunlar çocuklar için son derece eğlenceli olduğundan, öğrenme çok hızlı bir biçimde gerçekleşir. Öğrenme ilerledikçe beynin ödül mekanizması devreye girer ve bu nörokimyasal olumlama çocukların motivasyonunu arttırır. OYDÖ, içinde yer alan oyunlar ve diğer tamamlayıcı unsurlar sayesinde çocukların dinleyerek, birebir iletişim kurarak, motive olarak, zevk alarak ve istekle tekrar ederek öğrendiklerini içselleştirmelerine olanak sağlar. Bu öğrenme şekli çocuklar için en iyi öğrenme yöntemidir. Çocuklar OYDÖ ile, özgürce hareket edebilecekleri bir ortamda bulunduklarından, dil öğrenme korkusu yaşamazlar ve öğrenme çocuklar için en doğal yöntem olan oyunla gerçekleşir. OYDÖ ile akademik alanda yıllarca sürdürülen seçkin araştırmalar inceledikten sonra benzersiz bir sistem yaratılmış, bu sistem çocuklar ve aileleri için ulaşılabilir kılınmıştır.
OYDÖ'nün Temelini Neden Oyun Oluşturur?
Oyunun çocuğa deneyim kazandırmanın yanı sıra, çocuğun ilgisini konuya çekmek, çocukta merak uyandırmak ve çocuğun uyum sağlamasını kolaylaştırmak gibi önemli işlevleri de bulunmaktadır. OYDÖ, öğrenilen bilgilerin pekiştirilmesini ve daha rahat bir ortamda tekrar edilmesini sağlayan özel etkinlikler içerir. Dili bir iletişim aracı olarak öğretmek hedeflendiğinde, en iyi tekniklerden biri “Eğitsel Oyunlardır”. Bu tür oyunlarla çocukların önünde deneyim kazanacakları bir yol açılır. Çocuğun iletişim kurmasına ve hatta iletişimi başlatabilen taraf olmasına yardımcı olunur. Oluşturulan “Ortak Oyun Alanları” ile, çocuğun ana dili ve hedef dili sürekli konuşabileceği mekânlar sağlanır.
Oyun Nedir?
OYDÖ’nün temelleri atılırken yaptığımız çalışmalar sonucunda “oyun” teriminin kişiden kişiye değişebilen anlamları ya da tanımları olabileceği sonucuna vardık. Bu doğrultuda oyun tanımını yaparken birkaç ayrı başlık oluşturduk.
Çocuklar İçin Oyun
Çocuklar için oyun, hayatın ta kendisidir. Oyunla dünyayı tanımaya başlarlar. Bu nedenle oyun oynamaya her zaman hazır ve isteklidirler. Öğretmenlerini ya da anne babalarını sürekli olarak oyun oynamaya devam etmek için ikna etmeye çalışmalarının nedeni de budur. İşte bu ikna çabaları sırasında söyledikleri sözlere birkaç örnek:
- Bir daha lütfen
- NE OLUR son bir dakika
- Öğretmenim nooolur….
- Biraz dahaaa….
- Azıcık daha oynasam olur mu?
Yetişkinler İçin Oyun
Yetişkinlere göre oyun; çocukların gelişiminde önemli derecede yer alan etkinlikler bütünüdür. Çocuk, kendi kendine ya da arkadaşlarıyla oynadığı oyunun ve sosyal çevresinin bir parçasıdır. Eğlenceli vakit geçirilmesini sağlayan araç ya da etkinliklerdir.
Oyun Sırasında Neler Oluyor?
OYDÖ olarak çocukların sosyal hayatlarını oyunlarla deneyimlediklerini biliyoruz. Hatta tam anlamıyla, doğadaki çoğu canlı gibi oyunlarla hayatı prova etmeye başladıklarını da… Peki, oyun sırasında neler oluyor da çocuklar hayatı öğreniyorlar? Kuralları öğreniyor, kural koyuyor, bu kuralları diğer çocukların kabul edip etmediğini gözlemliyor, kendi sınırlarını belirliyorlar... Risk alarak bazen kazanıyor, bazen de kaybediyorlar. Tıpkı gerçek hayatta olduğu gibi… Peki böyle bir durumda çocuklarımızın “beyinlerinde” neler oluyor? Çocuklar bilgileri özel olarak tasarlanmış oyunların akışında öğrendiklerinden, öğrenememe korkusu ortadan kalkıyor ve aslında tam da olması gerektiği gibi doğal bir öğrenme süreci işlemeye başlıyor. Başka bir deyişle, doğuştan sahip oldukları özellikler sayesinde, öğrenme oyun içinde gerçekleşiyor.
Basit bir biçimde oyunlar, “Başlama”, “Sürdürme” ve “Tamamlama” aşamalarından oluşur, anlamlı bir bütünlük içerirler. Örneğin saklambaç oynadığımızı ve katılımcıları istekli olanlardan seçtiğimizi düşünelim. Kurallar açıklanır, ebe seçilir, oyuna başlanır ve son oyuncu sobelenene ya da sobeleyene dek oyun sürer. Zaman ortadan kalkar. Her çocuk oyun içindeki görevine uygun davranışı seçerek, rakiplerini yenmeye çalışır, strateji kurar, plan yapar, uzamsal mekânda kendisini konumlandırır... Bu sürecin sonunda kazananlar daha fazla oynamak, kaybedenlerse oyunu bitirmek ya da başka bir oyun oynamak isterler. Tüm bu süreç boyunca beyinlerinde de belirli bir sıraya göre bazı işlemler gerçekleşir. Şimdi, bu süreçte çocukların beyninde neler olduğuna daha yakından bakalım; Yapılan araştırmalar gösteriyor ki, çocuklar bir oyunu kazanmaya ya da bir işten keyif almaya başladıklarında, ki bu biz yetişkinler için de geçerlidir, beyinlerindeki ödül mekanizması devreye girer ve böylece daha fazla öğrenme isteği ortaya çıkar. Bu sayede daha katılımcı olurlar ve daha fazla oynama isteği duyarlar. Günün sonunda bu işi yapabileceklerine olan inançları artar ve daha fazla öğrenme isteği duyarlar.
OYDÖ modelinde ödül ya da ceza mekanizması yoktur. Yani çocuklar kendi kendilerini motive edip ödüllendirmiş olurlar. Oyun içindeki rekabet, kendi başarıları veya arkadaşlarının başarısızlıkları üzerine kurulu değildir. Her çocuk bunun kendi gelişiminin bir parçası olduğunu bilir. “Öğrenme” ve “gelişme” en önemli ödüllerdir ve çocuk sosyal çevresi içinde kendi gelişiminin farkına varmaya başlar.
BU ÖNEMLİ, FARKLI, ETKİLİ, YENİLİKÇİ, UYGULANABİLİR PROJENİN SAHİBİNİ, KURUCUSUNU DA TANIMAKTA FAYDA VAR?
OYDÖ, uzun yıllardır yurtdışında yaşayan çok kültürlü ailelerin talepleri üzerine, ihtiyaçtan doğmuş bir modeldir. Bu doğuşu OYDÖ’nün kurucusu olan Nazife Öğretmen şöyle anlatıyor:
“2010 yılında 5 yaşındaki kızım Dila ile Dubai’ye yerleştik. Kızımın ve diğer Türk çocuklarının ana dillerine hâkim olamadıkları için, kendilerini doğru ifade edemediklerine ve telaffuz sıkıntısı yaşadıklarına yakından tanıklık ettim. Çocuklar Türkçe konuşmaktan kaçınıyorlardı. Zaten Türkçe konuşup dillerini geliştirmelerini sağlayacak bir ortamları da yoktu. Aynı problemleri Türkiye’de yabancı dil eğitimi alan çocukların da yaşamakta olduklarını gözlemledim. Kaldı ki önemli birer konu olan ana dili eğitimi ve yabancı dil öğrenimi, sadece bizim ülkemiz için bir problem değildi. Dubai ve Abu Dabi’dekilerin yanı sıra dünyanın pek çok ülkesinde okulların, dil kurslarının, bu alanda çalışan öğretmenlerin, çocukların ve onların ailelerinin de benzer problemlerle karşılaştıklarını yaptığım detaylı araştırmalar neticesinde gördüm. Bir eğitimci olarak, gerekli ve uygun oyun ortamıyla birlikte doğru materyaller de sağlandığında, çocukların ana dillerini ya da yabancı bir dili çok daha kolay ve hızlı bir biçimde öğrenebildiklerini gözlemledim.”
“Tüm bu gözlemlerin ardından dünya üzerinde bulunan başarılı ya da başarısız olmuş pek çok eğitim metodunu incelemeye başladım. “IB Programı”, “British Curriculum”, “Montessori” ve “Waldorf” gibi başarısı kanıtlanmış pek çok eğitim yöntemini tek tek değerlendirdim. Geliştirdiğim modelin uluslararası platformlara taşınması için yaptığım değerlendirmeler, araştırmalar ve tecrübeler sonucunda, sadece oyunlarla yabancı dil öğrenimi modeli üzerinde yoğunlaştım. Bu süreçte Dubai’de veli - öğrenci ihtiyaçlarına yönelik yaptığım anketlere, liderlerin yaptığı gözlemlere ve bunların değerlendirmelerine dayanarak OYDÖ’nün bugünkü halini almasını sağladım.”
Nazife Öğretmen
Ben Dila, İdil ve Bakia’nın annesiyim. Okumayı, araştırmayı ve dünyayı gezmeyi seven, deneyim yoluyla öğretim teorisini benimseyen bir öğretmenim.
Pek çok şeyi çocukken öğrendim. Elmanın nasıl koktuğunu, portakalın nasıl soyulacağını ve küçükken ne kadar cesaretli olursak olalım büyüdükçe çevremizdeki yetişkinlerden korkuyu öğrendiğimizi… Şimdi ne zaman mis kokulu bir elma yesem çocukluğumu hatırlarım. Ne zaman bir portakal soysam, yanan bir sobanın üstünde kabuklarını kızartasım gelir. Günümüz çocuklarının da yaşamasını hayal ettiğim bir çocukluk geçirdim. Sokakta oynar, ip atlar, hatta ağaçların tepesinde daldan dala zıplardım. Büyük ya da küçük, kız ya da erkek, kiminle oynadığım önemli değildi. Tek değişmeyen kural akşamları hava kararmadan eve dönmekti. Akşam ezanı bizim alarmımızdı. Caminin ışıkları yandığında, kışın soğuktan donmuş bir hâlde, yazınsa alnımızdan terler akarak evlerimize koşardık.
Doğduğum sokakta önce bir çocuktum. Sonra komşu çocukların ablası oldum. Sonra da gönüllü öğretmenleri... Çocukları gözlemlemeye çok erken yaşlarda başladım. Öğretmenlik hayatımsa Adana’da başladı, İstanbul, Dubai ve Abu Dabi’de devam etti.
Çiçekleri, böcekleri, kurtları, kuşları… Aslına bakarsanız tüm canlıları çok severim. Ama çocukların kalbimdeki yeri apayrıdır. Çok güzel vakit geçiririm onlarla. Gözlerinin içine baktığımda bu pırıl pırıl küçük insanlar büyüyecek diye düşünürüm. O yüzden iki kere dikkat ederim onlarla konuşurken. Çünkü söyleyeceğim her sözün onları nasıl etkileyeceğini bilirim.
Hep kalbi tüm çocuklar için atan bir anne oldum. Bu nedenle hikâyelerimin kahramanları da hep çocuklar oldu. Bu kahramanlara, bana ilham kaynağı oldukları için sonsuz teşekkür ediyorum. Onları OYDÖ’de bol bol göreceksiniz.
Peki ben kimim ve neyi hedefliyorum? Ben bir Atatürk öğretmeniyim. Atatürk’ün yolu bilimden, sanattan, doğadan geçer. Ben de kendime onu örnek alarak, onun ilke ve inkılaplarına bağlı kalarak, klasik eğitim müfredatını çocukların ihtiyaçlarına göre yeniden yapılandırdım. Çocuklarımızı kültür, gelenek, görenek ve değerlerimizle büyütmenin büyük önem taşıdığını bildiğimden, onlara Türkçenin yanı sıra millî değerlerimizi ve kültürümüzü de öğretmeyi amaçladım. Kendilerini Türk kültürüne ait hissetmelerini ve böylece aidiyet kazanarak daha sağlıklı gelişmelerini istedim. Bu amaçlarla 2015 yılından bu yana “Learn Turkish Dubai” ile oyun tabanlı ana dili, milli değerler ve kültür aktarımı dersleri veriyorum. Eğitime getirdiğim bu yeni bakış açısı ile BAE'deki eğitim kurumlarının ilgisini çektim ve pek çok farklı eğitim kurumunda “Oyunlarla Ana dili Eğitimi” adı altında Türkçe dersleri verdim.
“Farklı ülkelerde yaşayan Türk çocuklarının, ülkemizin birer gönül elçisi olduklarını, kendi ülkelerini doğru bir biçimde tanırlarsa bu topraklara olan bağlılıklarının artacağını, bu sayede de dünya ve ülkemiz arasında bir köprü olacaklarını biliyorum. Dünyanın, sevgi ve şefkatle büyümüş bugünün çocukları tarafından yönetilmesi dileğiyle…”
Detaylı bilgi ve iletişim için www.oydo.com.tr