İngiliz ve Fransız savaş gemileri ortalığı darmadağınık ediyordu. Silahların aydınlığı geceyi gündüze çeviriyor, Mehmetçik’lerin bedenleri parçalanıyordu.
İşte bu can pazarında Fransız savaş gemisi Bouvet, hızla boğazın sularına gömülmekteydi. Bu arada birçok Fransız askeri de kendilerini denize atmakta va hayatta kalmaya çalışmaktaydı.
İşte bir Fransız subayı şunları anlatır:
“Topun başındaydım. Her an bir mermi başıma düşebilirdi. Derken müthiş bir patlama oldu ve kendimi yere attım. Sonra şiddetli bir sarsıntıyla havaya fırladım ve kendimi boğazın buz gibi sularında buldum.
Mayına çarpmıştık ve gemimiz hızla batıyordu. Yüzerek kurtulmaktan başka çaremiz yoktu. Sahil yakındı. Fakat sağ bacağımdan yaralanmıştım. Müthiş bir acı hissediyordum. Buna rağmen sahile doğru yüzmeye başladım.
Karaya ayak bastığımda tüm pantolonum kan içindeydi. Hâlsiz ve bitkindim. Tam o sırada tüfeğine süngüsünü takmış olan bir Türk askerinin bana doğru koşmakta olduğunu gördüm. Zorla sahile çıkıp kurtulmuştum; ama bana doğru gelen Türk askerinden nasıl kurtulacaktım? Birazdan göğsüme saplanan süngünün sırtımdan çıkacağını düşününce tüylerim diken diken oluyordu. Çaresiz gözümü yumdum ve sonumu beklemeye başladım.
Türk askeri yanıma yaklaştı. Diz çöktü ve cebinden çıkardığı sargı beziyle yaramı sardı. Sonra da sırtından paltosunu çıkarıp titreyen ıslak vücuduma sardı. Üzerimize yağan mermi yağmuruna aldırış etmeden koluma girdi. Yavaş yavaş geriye doğru yürüdük. Türk siperlerine gelmiştik. Beni orada çok iyi karşıladılar ve sıcak çay ikram ettiler. Kısa zamanda kendime geldim.
Böylelikle Mehmetçik, düşmanına sadece vatan savunmasında yiğitlik dersi vermekle kalmaz, bir de unutulamayacak insanlık dersi verir.
* Söz ilaç gibidir; azı faydalı, çoğu zararlıdır.
Hz. Ali (r.a.)