Öğr.Gör.Muhittin GÜMÜŞ
KTMÜ Yabancı Diller Yüksek Okulu Müdür Yardımcısı
Dil Öğretiminde Seviyeler - Dil Öğretiminde Temel Beceriler - Dinleme Becerisi - Okuma Becerisi - Konuşma Becerisi - Yazma Becerisi - Dilbilgisi - Yazdırma (Dikte) Çalışmaları
Dil, düşünme ve iletişim aracı olarak insanın iletişim yeteneğini ve dili kullanabilme becerisini belirler. Dil aynı zamanda anlama ve anlatma aracıdır. Dilin gelişerek zenginleşmesi insanın duygu ve düşünce bakımından da gelişmesi ve zenginleşmesi anlamına gelir.
Aksan(1999,s.13)’a göre “dil, sözlü ve yazılı olarak iletişimde kullandığımız, doğduğumuzda hazır bularak edinmeye başladığımız, doğrudan doğruya insana özgü, çok güçlü, büyülü bir düzendir; düşünme ve düşünüleni aktarma dizgesidir.” Dilin önemini, değerini anlayabilmek için bir an, insanın konuşma yeteneğinden yoksun olduğunu, yazı diye bir şeyin bulunmadığını varsayalım. Öteki insanlarla bir arada, toplum oluşturmamız, düşünce, duygu ve isteklerimizi başkalarına iletebilmemiz büyük ölçüde güçleşecek, eksik, güdük bir anlaşmaya dönen bağırmalar, bir takım jest ve mimiklerle sınırlı kalacaktı. Bizden öncekilerin neler yaptıklarını, yaşadığımız sırada, dünyadaki öteki toplumların durumunu bilemeyecek, bizim yaptıklarımızı da gelecek kuşaklara yansıtamayacaktık. Tarih diye bir şey olmayacak, hukuk bilinmeyecek, söze dayanan sanatlar bulunmayacak, bir insanın anıları yalnız kendisinde, belli belirsiz olarak saklı kalacaktı.” Varlıkların en mükemmeli olarak yaratılan insanı, diğer canlılardan ayıran en temel özellik onun dilidir.
Dil, bir toplumun kültür birikimini aktarmada, bir milletin mensuplarını da duygu ve düşünce yönünden kaynaştırmada büyük rol oynamaktadır.
İnsanlar, modern çağda en ileri teknoloji ürünlerini kullanarak gelişme, refah ve mutluluk içinde yaşama arzusundadırlar. Gelişmenin ve çağın gerektirdiği bilgi ve kaynaklara ulaşmanın yolu olarak kendi ana dillerinden başka dilleri de öğrenme ihtiyacı duymaktadırlar. Dünyayı, başka kültürleri tanımanın ve tanıtmanın yolu, dil öğrenmekten geçer. Bu sebeple de bütün ülkeler eğitim programlarına ağırlıklı olarak anadili, resmî dil veya yabancı dil derslerine yer verirler. Bu bile çoğu zaman yeterli görülmeyerek özel kurslar, dershaneler açılır. İnsanların bir çoğu, ihtiyaç duydukça çok ileri yaşlarda bile dil öğrenmek isterler.
Dil öğretimi dendiği zaman genel olarak ana dili öğretiminden çok, yabancı dil öğretimi ile ilgili düşünceler akla gelmektedir. Bunlar birbirlerinden farklı alanlar olmasına rağmen temel ortak özelliklere de sahiptirler. Bu ortak özellikler, öğrenciye anlama becerileri (dinleme,okuma) ile anlatım becerileri(konuşma , yazma) gibi temel becerilerin öğrenme sürecinde alışkanlık hâline getirilmesidir, çünkü dil öğretimi bir bilgi dersi olmaktan çok, alışkanlık ve beceri kazandırma amacını taşır.”Eğitim biliminin verilerine göre beceri, uygulanarak kazanılır.”
Türkçe’nin yabancı dil olarak öğretimi uzun yıllar ihmal edilmiş ve üzerinde pek de ciddiyetle durulmamış bir meseledir. Son yıllarda modern yöntem, teknik, yaklaşımlar ve teknolojik alt yapısıyla bu konuda ilk defa 1984 yılından beri güzel çalışmalar yapan Ankara Üniversitesi TÖMER, daha sonraki yıllarda Gazi Üniversitesi ve Ege Üniversitesi Türkçe Öğretim Merkezleri yabancılara Türkçe öğretimindeki çalışmaları ile dikkati çekmektedir. Dileğimiz bu çalışmaların daha da profesyonel ve ilmî temellere dayalı olarak devam etmesidir.
Kırgızistan-Türkiye Manas Üniversitesi’nde Türkiye Türkçesi öğretimi 1997 yılından beri Yabancı Diller Yüksek Okulu öğretim elemanlarınca yürütülmektedir. Uluslar arası dil öğretim merkezlerince de en çok kabul gören dört temel beceri (konuşma, yazma, dinleme ve okuma)ye dayalı, “dilbilgisi” ve “dikte”nin de araç olarak kullanıldığı bir yöntem (iletişimsel yöntem) uygulanmaktadır. Kırgızistan-Türkiye Manas Üniversitesi’nde eğitim gören öğrenciler öğrendikleri dille ilgili temel becerileri kazanmaları gerekiyor. Bazı özel amaçlı dil kurslarında hedef kitle yalnızca konuşma becerisini ya da okuma becerisini veya diğer becerileri kazanmayı ister. Üniversite öğrencilerinin böyle bir tercih hakkı doğal olarak yoktur. Çünkü öğrenci, anlama ve anlatma becerilerinin tamamına vâkıf olursa öğrendiği dille eğitimini devam ettirebilir.
Dil Öğretiminde Seviyeler
Dil öğretiminde basamaklı kur sistemi de önemli bir yer tutar. Bu daha çok özel kurslarda, dil merkezlerinde uygulanır. Dil öğrenme becerilerinde ve bilgi seviyesinde farklılık olan öğrencilerin seviyelerine uygun gruplarda eğitim görmelerini sağlamak amacıyla temelden başlayarak ileri seviyelere kadar belli basamakların oluşturulması, eğitim programı, eğitim süresi ve eğitim programının muhtevası, öğrenme hızı ve diğer bazı unsurların da bir araya gelmesiyle basamaklı kur sistemi oluşturulur. Genel anlamda basamaklı kur sistemi “temel, orta, yüksek ve ileri seviyeler olarak adlandırılır. Dil programlarının sürelerine bağlı olarak ara kurlar da olabilir. Ayrıca mesleklere yönelik dil programları vardır. Burada asıl önemli olan temel seviye, orta seviye, yüksek ve ileri seviyeler arasındaki sınırı belirlemek ve bunun böyle adlandırılmasının temel dayanağını dile getirmek gerekir.
Temel seviyede (başlangıçta)öğretilmesi gereken dil yapıları içinde özellikle temel sözvarlığı yer alır. Temel sözvarlığı denince bir dildeki en çok kullanılan, bütün insanların ortak eylem ve davranışlarını ifade eden fiiller(git-, gel-, otur-, kalk-, al-, ver-,tut-, gör-, bak-, duy-, dinle-, konuş-, kokla-, yürü-, bas-, bin-,vb.), zamirler, hemen herkesi ilgilendiren varlık ve yer adları, renkler, zaman ifade eden kelimeler (dakika, saat, gün adları, ay adları, yıl, sene, dün, bugün, yarın, geçen gün, geçen ay, gelecek hafta, gündüz, sabah, öğle, akşam, gece vb.), giyim kuşam adları, taşıma ve iletişim araçları, eğitim-öğretimde kullanılan araç gereç adları, ev eşyası, meyve, sebze, yiyecek, içecek adları gibi daha çok somut olan kelime kavramlar, basit cümleler ile ilişki sözleri (merhaba, günaydın, iyi günler, iyi geceler…vb. ilişki sözleri veya kalıp sözler) öğretilmelidir. Kelime öğretiminde öncelikler sırası öğretmen tarafından mutlaka belirlenerek ihtiyaca göre öğrenilenlerin birer beceri haline getirilmesi gerekmektedir. Dil öğrenenler için ilk önce günlük hayatta hangi kelimeleri bilmesi, daha çok hangi kelime ve kavramları kullanması gerektiği konusunda öğretmen tarafından ön araştırma yapılması yararlı olacaktır.
Dil öğretiminin temel seviyesinde temel sözvarlığını temel zamanlar, kip ve çekimlerle, dilbilgisi yapılarıyla, onların işlevleriyle birlikte öğretilmesi öğrenmeyi kolaylaştırır.
Orta seviyede, fiil çatıları, sıfatlar, zarflar, önemli cümle kalıpları, dolaylı anlatım, sıkça kullanılan deyim ve atasözleri, bazı alanlarla ilgili terimlerin kullanılmasına yönelik çalışmalar yapılır. Kelime dağarcığını geliştirmek için sürekli olarak okuma metinlerine yer verilir. Orta seviyenin sonunda öğrenci, öğrendiği dilin üslubunu yavaş yavaş kavramaya başlamış, günlük gazete haberlerini okuyup anlayacak, mektup yazacak, problemlerini anlatacak ve çözüm önerisinde bulunarak küçük yorumlar yapabilecek, radyo veya televizyondaki ilgi alanına giren gündemdeki bazı programları dinleyip anlayabilecek bir dil becerisine sahip olur.
Yüksek seviye, özellikle de Türkçe öğretiminde yer alan dilbilgisi yapıları içerisinde bileşik zamanlar önemli bir yer tutar. Kelime türlerinin tamamının anlatma ve anlama becerilerinde çokça yer aldığı, yardımcı fiiller, tezlik, sürerlik fiilleri, mecazlar, deyimler, atasözleri, çeşitli konularda yorumlar, öğrencinin kendine ait düşüncelerini açıklayıp başkalarıyla tartışabileceği, şiir dilini de kavramaya hazır hale geldiği, temel ve orta seviyedeki somut kavramlara ek olarak soyut kavramların beceri ve alışkanlık haline getirildiği, kısa hikâyeleri tamamlama, radyo ve televizyondaki haberleri anlayabilecek bir dinleme becerisine sahip, seminer, konferans ve açık oturumları dinlerken kısa notlar tutabileceği bir programın uygulandığı seviyedir.
İleri seviyede, düşündüklerini serbestçe ifade etme, bir münazara konusunu tartışabilme, akıcı konuşma, doğru vurgu ve telaffuz becerisi kazandırma, bazı temel alanlarla ilgili terminoloji bilgisini geliştirmeye yönelik programların uygulandığı bir basamaktır.
Dil öğrenimi hiçbir zaman statik bir yapıya sahip değildir. Dil canlı bir varlık olduğu için sürekli gelişir ve değişir. İnsanlar yeni kelime ve kavramlar oluştukça, onları temel beceriler doğrultusunda davranış haline getirmek zorundadırlar.
DİL ÖĞRETİMİNDE TEMEL BECERİLER
Dil öğretimi yüzyıllardan beri çeşitli eğitim kurumlarında veya ortamlarda yapılmaya devam ediyor. İnsanların anadilini öğrenmesinin yanı sıra en az bir yabancı dili öğrenmesi yalnızca modern teknoloji döneminin değil yine çok eski yıllara dayanan bir konudur. Nice devlet adamlarının, padişahların , kralların dil öğrendiği tarih kitaplarında yazar. Özellikle de büyük filozofların, bilim adamlarının, şâir ve edebiyatçıların yabancı dil bildiğini, onların bugüne kadar bizlere ulaşan eserlerinden anlıyoruz.
Dil öğretiminin genel anlamda çok eski bir tarihi vardır. Çağlar boyunca insanoğlu kendini tanıtmak, daha çok şeyler öğrenmek ve öğretmek arzusuyla ya da başka kültürleri, başka uygarlıkları ve başka yerleri tanıma ve bilme düşüncesiyle kendi kabuğunu kırarak dışa açıma anlayışına sahip olmuştur. Artık kendisine yetmeyen bazı şeylerin geliştirilmesine veya yeni buluş ve keşiflere ihtiyaç duymaktadır.
Dil öğretiminde temel beceriler genel başlıklar hâlinde; anlama becerileri(okuma, dinleme), anlatım becerileri( konuşma, yazma) olarak ikiye ayrılır.
Anlatım becerileri bireyin kendine ait duygu ve düşüncelerinin sözlü veya yazılı olarak ifade edilmesidir.
Anlama becerileri ise, konuşanı veya yazılı bir ifadeyi anlayabilmeyle ilgilidir. Başkalarına ait duygu ve düşüncelerin duyularak veya okunarak anlaşılmasını sağlamaya yönelik beceriler, anlama becerilerinin temelini oluşturur. Anlama becerileri de iki başlık altında incelenebilir. Bunlar; Dinleme-Anlama ve Okuma- Anlama becerileridir.
DİNLEME BECERİSİ:
Dinleme; anlamlı bilgilerin başka kişilerden veya başka ses araçlarından duyularak anlaşılması eylemidir. Dil-kulak-beyin ilişkisinin devrede olduğu anda dinleme gerçekleşir. Burada seslerin ve sözlerin anlaşılır olması esastır. Her dinleme bir anlama değildir. Anlamanın ilk aşaması dinlemedir. İşitmek ile dinlemek de aynı şeyler değildir. İşitme isteğimiz dışında gerçekleşebilir, dinleme ise belli bir amaca yöneliktir.
Aksan(1989,s58)’a göre”Bilindiği gibi, insanlar arasındaki sesli bildirişme, bir konuşan, bir dinleyen, bir de ikisi arasında anlaşmayı sağlayan aracı’yla (dil) gerçekleşir. Ses açısından alınacak olursa verici, alıcı ve ses dalgaları, bu üç öğenin bir başka açıdan görünümüdür. Konuşanın zihnindekiler, beyinden verilen komutla ve konuşma organlarınca dil seslerine dönüştürülerek açığa vurulduktan sonra, dinleyenin işitme organları aracılığıyla beynine ulaşır; orada çözümlenerek konuşanın açıklamak istediği düşüncenin belirmesi sağlanmış olur.”
Sever(1995,s.15)’e göre “dinleme, iletişimin ve öğrenmenin en temel yoludur. İletişim sürecinde, öğrenmenin gerçekleşebilmesi için, ‘kaynak’ tarafından iletilenlerin ‘alıcı’ tarafından paylaşılması gerekir. İletilenlerden alıcının yeni yaşantılar kazanabilmesi ise, dinleme becerisindeki birikimleriyle yakından ilgilidir. Kaynak tarafından söze dönüştürülen bilgi, haber, tutum, duygu ve düşüncelerin algılanıp anlamlandırılması, kavranması ve yorumlanması, bir takım bilgi, beceri ve alışkanlıklar gerektirir.”Öğrencinin ana dili edinimi döneminde kazandığı dinlediğini anlama becerisi, yabancı dil öğrenirken de duyduğu, düzeyine uygun kelime, terim ve söz kalıplarını anlamasına katkısı olacaktır.
Demirel (1999,s.35)’e göre “dinleme, konuşan kişinin vermek istediği mesajı, pürüzsüz olarak anlayabilme ve söz konusu uyarana karşı tepkide bulunabilme etkinliğidir.”
Yabancı dil öğretiminde dinleme becerisini geliştirmek için çağdaş bir eğitim ortamı oluşturulması, bu eğitim ortamına uygun işitsel ve işitsel-görsel araçlardan çokça yararlanılması gerekir. Çağdaş teknoloji ürünleri arasında her türlü iletişim araçlarından ve diğer kaynaklardan yararlanmak mümkündür. Öğretimi yönlendiren öğretmenin kaynakları doğru ve yerinde kullanması, metodoloji bilgisi, bütün dil becerilerini kazandırmada olduğu gibi dinleme becerisini geliştirmede de etkilidir.
Dinleme becerisi çalışmalarında öğrenci dinlediğini anlayan ve ince ayrımları hisseden, değerlendiren ve yorumlayan bir niteliğe sahip olması için dil öğretimi sağlıklı yöntemlerle yapılmalıdır.
Dinleme –anlama çalışmaları çeşitli usullerle yapılabilir:
1.Öğrencinin düzeyine uygun olarak seçilen metne göre hazırlanan sorular öğrenciye verilir. Sorular kavratıldıktan sonra da okuma kurallarına uygun olarak metnin öğretmen tarafından okunması yoluyla,
Bu uygulamada verici ile alıcı arasında dilden başka bir araç yoktur.
2.Öğrencinin düzeyine uygun olarak seçilen bir tiyatro oyunundan kaydedilmiş bir kasetin öğrenciye dinletilerek hedef davranışların istenmesi yoluyla,
3.Televizyon programlarından veya bir video kasetinden, CD’den (görsel-işitsel yayınlar) seçilerek izlettirilecek bir program aracılığıyla,
Birinci ve ikinci uygulama türlerinde görsel nitelik olmadığından seçilen konunun öğrencinin zihninde belirmesi halinde beklenen ve istenilen davranışlar gerçekleşir. Üçüncü uygulama türünde ise işitselliğin yanı sıra görsellik de söz konusu olduğundan anlamayı daha güçlü kılar.
Dinleme becerisi çalışmalarında kullanılacak metnin veya konuşmanın tam olarak anlaşılabilmesi ya da kavranabilmesi, konunun ilgi çekici olmasına, konuşmacının dinleyiciyi güdülemesi ve dikkati çekmesine, dinleyicinin dikkat süresine ve dinleme ilkelerine uygun davranmasına bağlıdır.
Dinleme becerisini kazandırmanın bazı temel amaçları şunlardır:
1.Söylenen sözü, anlatılan bir olayı konu, yer, zaman gibi kavramları anlamayı sağlamak,
2.Bir konu hakkında bilgi almak amacıyla dinleyebilmek,
3.İnsan ilişkilerinde sırası geldikçe karşıdakileri dinleyebilmek,
4.İşitsel ve görsel yayınları dinleyip yorumlamak için dinleyebilmek,
5.Dinlediklerinden bir ana fikir çıkarabilmeyi ve değerlendirebilmeyi sağlamak,
6.Dinlediği konuşmanın ana hatlarını yazmayı kavratmak,
7.Dinlediği konuşmanın içerisinde geçen kahramanların adlarını ve rollerini yazmak,
8.Öğrendiği dilde konuşulanları yorumlayarak kendi düşüncelerini belirtmek,
9.Değişik konuşmacılar dinletilerek kulak-dil alışkanlığı kazandırmak,
OKUMA BECERİSİ
Okuma becerisi dil öğretiminin en temel unsurlarından biridir. Okuma, yazılı bir metnin veya sözün duyu organlarıyla algılanması, yorumlanmasına yönelik zihinsel faaliyet olarak bilinir.
Okuma becerisi, ilköğretimdeki ana dili derslerindeki okumayı öğretme alanından farklı olarak okuma –anlama becerisi adıyla yabancı dil öğretimindeki eğitim durumuyla ilgili yönüne değineceğiz.
Okuma, yazılanların verdiği mesajı algılama ve düşüncelerin değerlendirilmesi gibi fizyolojik ve zihinsel taraflara sahip karmaşık bir alandır. Görme, seslendirme ve hatırlama, okuma etkinliğinin alt yapısını oluşturur.
Öğrenmenin en önemli yollarından biri okuma-anlamadır. Anlama eyleminin gerçekleşmediği durumlarda okuma etkinliğinin hiçbir yararı yoktur. Türkçenin ses yapısını kavramış bir yabancı, anlamını bilmediği yüzlerce kelimeden oluşan bir metni okuyabilir, ancak ‘anlama’ gerçekleşmediği için dil öğretimi yönünden bir önem arz etmez. Okunan metnin okuyucunun düzeyine uygunluğu önemlidir. Okuma becerisi statik değildir; devamlı olarak gelişerek değişir veya değişerek gelişir. Düşünme ve algılama süreci içinde bireylerin metinle kendi anlam evrenleri arasındaki örtüşme oranı anlamanın düzeyini gösterir.
Okuma; iletişim, algılama, gelişim ve öğrenme sürecidir. Leibniz (Sever,1995,s.18)’e göre “dil, aklın aynasıdır.”
Yabancılara (yetişkin yabancılar) dil öğretimindeki okuma-anlama çalışmalarında öğrenciden beklenen hedef davranışları kazandırabilmek için okuma ile ilgili usul ve esasların belirlenmesi gerekmektedir.
Okuma ile ilgili esas ve usûller :
a) Öğrendiği dilde devinişsel amaçlara uygun bir okuma esas ve usûllerini kavratmak,
b) Sesli ve sessiz okuma ilkelerini uygulayabilmeyi kavratmak,
c) Öğrendiği dilde seviyesine uygun seçilmiş bir okuma parçasının kelimelerini ve dil yapılarının tamamını kavratmak,
Yabancılara Türkçe öğretiminde hedef kitlenin yaşı, eğitim düzeyi, sosyal yapısı, dili öğrenme amacı ve diğer faktörler dil öğretimindeki temel becerileri kazandırmada önem taşımaktadır. Temel beceriler arasında yer alan okuma becerisi çok yönlü ve çok boyutlu bir niteliğe sahiptir. Okuma , bireyin zihin, göz, ses ve konuşma organlarıyla ilgili taraflarının olmasının yanı sıra okuma teknikleriyle ilgili bilgileri de edinmeyi gerektiren bir etkinliktir.Okuma becerisi öğrencinin karşılıklı iletişim kurma, öğrenme ve öğrendiği dili geliştirme sürecinde belirleyici olduğu görülmektedir.Okuma becerisinde öğrencinin güdülenmesi, okumayı doğal bir zevk haline getirmesi de bu becerinin olgunlaşmasını sağlayacağı da açıktır.
Okuma-anlama çalışmalarında seçilecek metinlerin öğrencinin duygu ve düşüncelerine, yaşına, kapasitesine, sosyo-kültürel özelliklerine uygun olması da okuma etkinliğinin zihin yoluyla kavranmasını kolaylaştıracaktır. Bu durumda öğretmenin hedef kitlenin özelliklerini bilmesi ve planlı bir çalışma ile doğru ve ilgi çekici metinleri seçmesi gerekmektedir.
Okuma becerisinde kazandırılmak istenen hedef davranışları da şöyle sıralayabiliriz:
Beklenen Hedef Davranışlar:
- Okuma ile ilgili ilkeleri bilgi ve beceri haline getirme,
- Düzeyine uygun bir metni doğru anlamlandıracak biçimde sesli ve sessiz okuma becerisi kazanma,
- Düzeyine uygun bir metindeki kelime, deyim, atasözü, kalıp sözler, ilişki sözleri, vecize ve terimlerin anlamını kavrama,
- Düzeyine uygun metindeki mesajları tam ve doğru bir biçimde anlayarak konuyu anlayabilme, özet çıkarma, yardımcı ve ana fikrini yazabilme ya da sözlü olarak ifade edebilme
KONUŞMA BECERİSİ
Konuşma; duygu, düşünce, tasarım ve isteklerin sözle bildirilmesidir. Başka bir deyişle bir konunun zihinde tasarlandıktan sonra karşımızdakilere sözle iletilmesi işidir. Yabancı dil öğretiminde konuşma becerisi ise biraz daha farklı ifade edilebilir. Bireyin öğrendiği dilde duygularını, düşüncelerini, tasarımlarını ve gözlemlerini düzeyine uygun bir kelime dağarcığı ile veya söz varlığı ile ifade etmesidir. Konuşmada özellikle öğrenilen dilin ses özelliklerini kavramış olmak çok önemlidir. Aksi halde yalnızca geniş bir kelime kadrosuna sahip olmak anlaşmak için yeterli değildir.
Konuşma sadece bir takım sözleri ses aracılığıyla başkalarına aktarmak da değildir. Konuşmanın da kendine özgü ilkeleri ve kuralları vardır. Her bireyin ana dilindeki seslerle öğrendiği yabancı dildeki seslerin örtüşme oranı ne kadar yüksek olursa o kadar doğru telaffuz etme gerçekleşir. Bir kursiyerin veya öğrencinin anadilindeki seslerden çok farklı sesleri, birbirine yakın sesleri daha temel düzeydeki Türkçe kurslarında, hatta ilk derslerde çözmek gerekir. Eğitilmiş bir ses tonu ile; ses, hece, kelime ve cümle gibi dil birimlerinin hakkını veren, vurguları doğru yapan, vurgularla anlam farklılıklarını hissettiren öğrenci yetiştirmek gerekmektedir.
Konuşma becerisi ile diğer beceriler arasında sıkı bir ilişki vardır. Dinlediklerini anlayan bir birey başkalarına ait söz ve yorumlardan yola çıkarak kendi duygu, düşünce, gözlem ve tasarımlarını dile getirme ihtiyacı hisseder. Konuşma derslerinde düzeye uygun soru ve cevap yoluyla başlanması, kendini ifade etme, nerden geldiğini, nereye gideceğini, nerede bulunduğunu, ne amaçla dil öğrendiğini ifade edebilmeye yönelik basitten karmaşığa doğru bir yol izlenmelidir.
Düzeyine uygun konu ve sorularla ya da diyaloglarla konuşma becerisi geliştirilir. Tabii ki, haftalık ders saati ve uygulamaların da süresi önemlidir. Doğal ortamında öğretilmeyen dillerde genellikle konuşma becerisini kazandırmada güçlük çekilir ya da gecikme olur.
Bizim orta düzey Türkçe dediğimiz dil öğretimi aşamasında günlük hayattan başlayarak bazı tartışma konuları ile konuşma becerisi kazandırma çalışmaları yapılabilir. Ancak seçilen her tartışma veya sohbetin konusunun öğrencilerin çoğunluğunu veya tamamına yakınını ilgilendiren konulardan seçilmelidir. Konuşma çalışmalarında öğretmen yalnızca yönlendirici olmalı, taraf olmamalı ve tartışma ya da sohbeti aktif hale getirecek sorularla canlandırmalıdır.
Yüksek ve ileri düzeylerde de dikkat edilmesi gereken şey; konuşma konularının düzeye uygunluğudur.
Konuşma çalışmaları ile öğrenciden beklenen hedef davranışlar genel olarak şunlar olabilir:
- Düzeyine uygun kelime dağarcığını yerinde ve doğru kullanma,
- Türkçenin ses yapısını kavramış olarak kelimeleri doğru telaffuz etme,
- Türkçenin cümle yapısını, yeni öğrenilen kelime ve dilbilgisi kurallarının anlam ilişkisini kavramış olarak anlamlı ve düşüncelerini kendi niyeti doğrultusunda ifade edebilme,
- Türkçeyi kullanırken Türkçenin jest ve mimiklerine, beden diline de hakim olduğunu gösterme,
- Duygu, istek ve dileklerini iletişime girdiği kişilere öğrendiği dilde rahatlıkla ifade edebilme,
- Yüksek ve ileri düzeylerde ise ana dili ile konuşma ilkelerine yakın bir özellikte hitabet, münazara , açık oturum vb. konuşma alanlarında becerisini kullanabilme.
YAZMA BECERİSİ
Dil öğretiminde temel becerilerin en önemli unsurlarından biri de yazma becerisidir. Genel anlamda yazılı anlatım ya da yazma, duyduklarımızı, düşündüklerimizi, tasarladıklarımızı, gözlemlerimizi, yorumlarımızı yazı ile anlatmaktır. Burada ilköğretimdeki yazma öğretiminden söz etmiyoruz. Okuma yazma çalışması ayrı bir alışkanlık ve beceri kazandırma alanıdır. Yabancı dil olarak Türkçe öğretiminde yazma becerisi ya da yazılı anlatım gibi ifadelerin yanı sıra “kompozisyon yazdırma” ifadelerini kullanıyoruz.
Yabancılara Türkçe öğretiminde yazma; öğrencinin duyduklarını, düşündüklerini, tasarladıklarını, gözlemlerini, yorumlarını öğrendiği dilin kurallarına uygun bir biçimde yazı ile ifade etmektir.
Yabancı dil öğretimindeki yazma becerisi ile anadili olarak öğretim arasında sıkı bir ilişki vardır. Ana dillerinde yazma becerisi kazanamamış bireylerin yabancı dilde de genellikle yazamadıkları görülmektedir. Temel eğitimde bu beceriyi kazanmış olanlar yabancı dil öğrenirken kolaylık çekerler. Kompozisyon düzenli düşünme alışkanlığı kazandırır. Yazmanın düşünceyle de ilişkisini göz ardı edemeyiz. Çünkü iyi düşünen iyi yazar, iyi anlatır.
Yazılı anlatım soruları veya konuları seçilirken dikkat edilmesi gereken ilkelerden söz etmek yerinde olacaktır.
1.Seçilen konular öğrencinin dil düzeyine uygun olmalı,
2.Seçilen konular bilgi ölçme niteliği taşımamalı,
3.Seçilen konular gruptaki tüm öğrencilerin yorumlayabilecekleri, düşüncelerini rahatlıkla ifade edebilecekleri alanlardan seçilmeli,
4.Tarihi veya kültürel nitelik taşıyan konularda farklı milletleri küçük düşürücü, tartışmalı, siyasi polemik halindeki konulara yer verilmemeli, ( Yunanlıların bulunduğu bir sınıfta “İstanbul’un fethinin siyasi, askeri ve ekonomik sonuçlarını yorumlayan bir kompozisyon yazınız.” .biçiminde bir soru sorulduğunda o öğrencilerin bu konuda dil becerilerini kullanmaları düşünülemez.)
5. Dilbilgisi yapılarıyla sorulan soru arasında ilgi olmasına dikkat edilmeli, (Şimdiki zaman ve belirli geçmiş zaman öğretildikten sonra “Gelecekte aileniz, milletiniz ve ülkeniz için neler yapacağınızı anlatan bir kompozisyon yazınız.” denirse gelecek zamanı kavramamış birisinden gelecek zamanla ilgili yapıların kullandırılması mümkün değildir.)
DİLBİLGİSİ
Dilbilgisi, dil öğretimine temel beceriler arasında yer almaz. Dilbilgisi, dil öğretiminde amaç değil araç olarak kullanılır. Zaman ve kiplerin, kişi eklerinin, her türlü morfolojik yapıların kelimede, cümlede vb. dil yapılarında anlamı etkileyen durumlarını kavratmak için dilbilgisi kurallarından yararlanılır.
Dilbilgisi doğru düşünme, doğru konuşma ve yazmaya yardımcı olan bir çalışma alanıdır. Dilbilgisi aracılığıyla dilin gizli yönlerini işlevlerini ve mantığını kavramak mümkündür. Anadili öğretiminde ve filoloji çalışmalarında dilbilgisinin önemi büyüktür.
YAZDIRMA (DİKTE) ÇALIŞMALARI
Dikte ya da yazdırma çalışmaları dil öğretiminde bir beceri değildir, dil öğretimine yardımcı unsurlardır.
Yabancı dil olarak Türkiye Türkçesinin öğretiminde, özellikle de yakın lehçeleri öğretmede çeşitli problemler vardır. Türk lehçelerini bilenlere Türkiye Türkçesi öğretiminde en çok karşılaşılan problemlerin başında alfabe farklılığı gelmektedir. Türk Cumhuriyetlerinin bağımsızlıklarını kazanmalarından sonra başta Azerbaycan, Türkmenistan ve Özbekistan Kiril esaslı alfabeden Lâtin alfabesini geçiş sürecini başlatmışlardır. Ancak Kazakistan , Kırgızistan ile Rusya Federasyonu içindeki Türk Topluluklarında hâlâ Kiril alfabesi kullanılmaktadır. Çok uzun yıllar da bunun böyle devam edeceği görülmektedir.Bu durumda onlara Türkiye Türkçesinin öğretiminde özellikle dikte (duyduğunu doğru yazma) çalışmalarına büyük bir önem vermek gerekiyor. Genellikle dil öğretimindeki temel becerilerin kazandırılmasında araç olan dikte, ana dilini farklı alfabeyle yazanlar için daha da önemlidir.Öğrendiği dili eğitim dili olarak da kullanacaklar için doğru yazmak, dilin sesleriyle onun yazıdaki işaretleri olan harfler arasında ilgi kurmak da meselenin en temel kısmını teşkil ediyor.Türkçe’nin bütün lehçelerindeki seslerin ve kelimelerin okunuşu, söylenişi ile yazı arasında mutlak surette bağlantı vardır. Türkçe’nin ses özelliklerini öğrenen ama Türkçe’yi bilmeyen bir yabancının anlamını bilmediği kelimeleri duyarak doğru yazması mümkündür.Bunu İngilizce, Fransızca, Rusça gibi diller için aynı kolaylıkta söylemek , iddia etmek mümkün değildir. Rusça’da veya İngilizce’de daha önce görmediğiniz, anlamını bilmediğiniz kelimeyi doğru yazmanın ya hiç mümkün olmadığı veya az bir oranda olabileceği söylenebilir. Yukarıda adı geçen yabancı dillerde yazılacak kelimeleri daha önceden görerek, görme hafızasını da kullanarak yazma ve öğrenme mecburiyeti vardır. Türkiye Türkçesi dikte çalışmalarında Latin alfabesindeki Dd’nin Kiril alfabesinde el yazısı g, Rr ünsüzünün yerine P(p) , Uu ünlüsünün yerine y, Ye- hecesinin yerine E(e) yazılmasının dışında noktalama işaretlerinin de farklı şekillerde ve yerlerde kullanılması en çok karşılaşılan problemlerin başında yer almaktadır. Bu tür alfabe farkından kaynaklanan yanlışların öğretmen tarafından da iyi bilinmesi gerekir.
Bir metni öğrenciye yazdırırken yazma hızı ve süresi , vurgulama, telaffuz ve okuma mesafesi, sınıfın akustik yapısı , eğitim ortamının asgari şartlarının yerinde olması da dikte çalışmasının başarılı olması bakımından önemlidir.
Kırgızistan-Türkiye Manas Üniversitesi Yabancı Diller Yüksek Okulu Dil Öğretimi Bölümü tarafından yürütülen Türkiye Türkçesi öğretiminde uygulanan dikte çalışmalarında en çok karşılaşılan problemleri ve yanlışları genel olarak şu başlıklar altında toplayabiliriz:
- Alfabe farklılığından kaynaklanan yanlışlar,
- Ad durum eklerinin yazımındaki yanlışlar,
- Çoğul eklerinin yazımındaki yanlışlar,
- Kaligrafik yanlışlar(Hem Lâtin hem de Kiril alfabesinde ortak harflerin el yazısı biçimlerindeki farklılıklar),
- Noktalama yanlışları,
Öğrencilerin ana dili veya eğitim dillerini yazdıkları alfabeden farklı bir alfabesi olan dili öğrenirken, bu farklılıktan kaynaklanan sebeplerle yanlış yapması durumunda sürekli olarak dönüt ve düzeltme çalışmaları yapılmalıdır.Burada şunu da belirtmek gerekir ki, ana dili Arapça olan bir öğrenci Türkçe’yi öğrenirken alfabe farkından kaynaklanan yanlış yapması mümkün değildir.Ancak Kiril alfabesiyle Lâtin alfabesinin basma harfleriyle, el yazısı harflerinden bazılarının aynı ses ve biçime sahip olmasından veya farklı seslere sahip oldukları halde yalnızca benzer şekillerin varlığından dolayı kaynaklandığını söyleyebiliriz.
Dikte çalışmalarında seçilen metnin öğrenciye kazandıracağı davranış değişikliklerinin neler olması gerektiğini de öğretmen iyi bilmelidir. Amaçsız seçilecek metinlerin öğrenciye yazdırılıp doğru mu, yanlış mı yazdığının kontrol edilmesinin beklenen derecede faydası yoktur.
Öğretmen, bir başka dikte çalışmasında da bir cümle içinde özel adların ve kısaltmaların yazımının kavratılmasını veya diğer noktalama işaretlerinin doğru yazılmasını sağlamak için metinler seçebilir.
Dikte çalışmalarında öğrenci katılımı çok önemlidir. Öğretmen merkezli yazdırma çalışması değerlendirme aşamasında öğrencinin de katılımının sağlanmasıyla devam etmelidir. Benjamin Bloom (Sever,1995,s.37)’a göre “ genel olarak bireylerin başarılarında gözlenen değişkenliğin yüzde yirmiye kadarı sınıftaki öğrenme sürecine katılma dereceleriyle açıklanabilmektedir.”
Dikte çalışmalarında imlâ yanlışlarının tespiti, öğrencilerin birbirilerinin kağıtlarını kontrol etmeleri yoluyla veya öğretmenin tek başına kağıtları düzeltmesi yoluyla olabilir. Doğru metnin tepegöz aracılığıyla gösterilmesi halinde her öğrenci bu kontrolü yapabilir. Değerlendirme çalışmasının temel amacı not almak veya not vermek değildir. “En genel anlamıyla dönüt (feedback) ve düzeltme ; öğrenciye neyi, ne kadar öğrendiği, daha neleri öğrenmesi gerektiği ve eksik öğrendiklerini tamamlamak için nelerden, nasıl yararlanabileceği yolunda yapılacak açıklamaları kapsar.”(Sever, 1995).
Türkçe öğretiminin temel amaçları arasında Bilişsel amaçlar( bilgi, kavrama, uygulama,analiz, sentez, değerlendirme), Duyuşsal amaçlar,(algılama,tepkide bulunma, değer verme, ) Devinişsel amaçlar( Uyarılma; konuşanı dinleyebilme, okumak için veya duygu, düşünce , tasarım ve gözlemleri ifade edebilmek için fizikî hazırlık, kılavuz denetiminde yapma, beceri haline getirme) yer alır. Bu amaçlara ulaşmada dikte çalışmaları yalnızca bir araçtır.
Dikte metni seçiminde şu hususlara özen gösterilmelidir:
1. Seçilen dikte metinlerinin, öğrencinin dili öğrenme seviyesine uygun kelime ve terimlerden oluşması,
2. Metnin temel söz varlığından veya öğrencinin meslekî alanıyla ilgili terimlerden olması tercih dilmeli,
3. Yazdırılan metinler seçilirken, öğrencilerin sosyal ve kültür yapısı ile eğitim seviyesi dikkate alınmalı,
4. Dil öğretiminde kullanılan okuma metinleri gibi dikte metinlerinin de öğrenciye kültürel bakımdan bir şeyler verebilecek nitelikte olmasına dikkat edilmelidir.
Dikte çalışmalarında öğrenci katılımı çok önemlidir. Öğretmen merkezli yazdırma çalışması, değerlendirme aşamasında öğrencinin de katılımının sağlanmasıyla devam etmelidir. Benjamin Bloom (Sever,1995,s.37)’a göre “ genel olarak bireylerin başarılarında gözlenen değişkenliğin yüzde yirmiye kadarı sınıftaki öğrenme sürecine katılma dereceleriyle açıklanabilmektedir.
Dil öğretiminde temel beceriler hem ana dili öğretiminde hem de yabancı dil öğretiminde büyük öneme sahiptir.
Temel Becerilerin dil yapıları ile beraber düşünüldüğünde hangi yol ve yöntemlerle öğretilebileceği de ele alınmalıdır. Mesela; Türkiye Türkçesi ve Kırgızca öğretiminde morfolojik yapıların karşılıklı dil öğretiminde nasıl öğretileceği özel ve sistematik olarak gelecek çalışmamızda yer alacaktır.
KAYNAKÇA
- Demirel, Özcan( 2002),Türkçe Öğretimi, Ankara
- Aksan Doğan,(1998) , Her Yönüyle Dil, ana çizgileriyle Dilbilim, Ankara
- Kavcar, C., Oğuzkan, F., Sever S., (ISBN 975 72 87 40 7), Türkçe ve Sınıf Öğretmenleri İçin Türkçe Öğretimi , Ankara
- Aksan, Doğan,(1983), Sözcük Türleri, TDK Yayınları, Ankara
- Demircan, Ömer (1990) , Yabancı Dil öğretim Yöntemleri, İstanbul
- Hengirmen, Mehmet ( 1996), Yabancılara Türkçe Öğretim Yöntemleri ve TÖMER Yöntemi, Ankara
- Aksan, Doğan (1999), Anlambilim Konuları ve Türkçenin Anlambilimi, Ankara
- Sever Sedat (1995), Türkçe Öğretiminde Tam Öğrenme, İstanbul
RSS beslemesi, bu iletideki yorumlar için