TÜRKÇE ÖĞRETİMİNİN SORUNLARI - Yücel ÖNDER


Tüm üniversite hayatım bilmem neyin öğretimi ve sorunlarını okumakla geçti. Teorik bilgiyle verilen bu dersler, hep havada kaldı. Sürekli ezber yaparak geçtik, diyebilirim. Atandıktan sonra gördük ki üniversitedeki derslerimiz Türkiye gerçekleriyle çok da örtüşmüyormuş. İnsan sormadan edemiyor: Acaba üniversite ders kitaplarını hazırlayan hocalar, Türkiye’ de yaşamıyor mu? Öğretim üyeleri sırf puan ve para kazanmak için mi bilimsel yayın yapıyorlar? Ders kitaplarının teorik bilgileriyle sınıfta yaşadığımız sorunlara neden cevap veremiyor? İşte öğretmenlerin meslek hayatları böyle sorunlarla mücadele etmekle geçiyor. Kesin olarak söyleyebiliriz ki Türkiye’ de Türkçe öğretimi sorunu var ama sorunun ilk önce kaynak noktası Türkçe öğretimine dair yazılmış kitap ve makaleler… Soruna parmak basacaksak buradan başlamalıyız.



Türkçe Öğretimi Nedir?

Türkçe öğretimi dersleri ilk olarak lisans düzeyinde eğitim fakültelerinde veriliyor. Derslere genelde alan dışı hocalar giriyor, mantık MEB’ deki gibi... Kadrosu Türkçe Eğitimi bölümünde olan öğretim üyesi, o bölümün her dersine girebilir. Ama tüm dünya milletleri kendi dillerinin öğretimine özel kanunlar çıkartırken bizde de durum maalesef böyle. İlk önce öğrenciyi kavram karmaşasından kurtarmak gerek. Türkçe öğretimi; ileride bir okulda Türkçe dersine gireceksin ve Türkçe’ yi nasıl anlatacağını, öğrencilere nasıl sevdireceğini, Türkçe konuşma becerisini yani öğrencinin ana dili becerisini nasıl geliştireceğini, kısacası Türkçe’ yi nasıl öğreteceğini ifade eden bir kavramdır. Üniversite öğrencilerine akademik dille konuşarak kavram kargaşasına yol açmak doğru değildir. Lisans eğitimi alan her genç, ileride akademisyen olmaya adaydır ama Türkiye’ de üniversiteler bilim yuvası olmaktan ziyade iş kapısı için son durak özelliği taşıyor. O yüzden kavramları daima basitleştirmek gerekir. Tıpkı bizim Türkçe öğretimi yaparken öğrencinin seviyesine inerek ders anlatmamız gibi.

Dünyada Ana Dili Öğretimi

Özellikle Avrupa’ da ana dili çok büyük önem taşıyor. Mesela bir Fransız’ la bozuk Fransızca’ nızla konuşmaya çalışın, hemen azar işitirsiniz ya da İngilizce konuşun sizden derhal Fransızca konuşmanızı isteyecektir. (Defalarca denedim, tecrübeyle sabittir.) Kökenleri aynı olmasına rağmen Fransızca’ da neredeyse hiç İngilizce sözcük yoktur. Türkçe’ yle İngilizce’ nin köken/yapı bakımından hiçbir ilgili olmamasına rağmen Türkçe yolgeçen hanına dönmüş vaziyette…

Dünyada ana dili sorunu yaşayan ülkeler sömürü ülkeleridir. Avrupa’ da sömürü ülkesi olmadığı için haliyle ana dili sorunu da yaşanmıyor. Ülkemizdeki gibi İngilizce tabelaları Avrupa’ da bulamazsınız. Bunu genelde faşizanlık olarak algılarız, asla değildir. Bir bilinç, değer ve kültür meselesidir.

İngiltere, Almanya, Fransa ve İrlanda’ da ana dili öğretimi renkli materyaller kullanarak eğlenceli sınıf eğitim öğretim ortamı oluşturularak yapılıyor; ana dili öğretimine çok büyük önem veriliyor. ABD’ de de aynı yöntem takip ediliyor. Avrupa’ da ana dili öğretiminde Fransa, Almanya sürekli bir adım önde olmuştur. Ders kitapları çok renkli çizimlerle öğrencilerin ilgi alanına göre hazırlanıyor. Hatta o kadar ki Almanya’ da ders kitaplarındaki çizimleri temel alan fuarlar bile düzenleniyor. Rusya’ da da durum farklı değil: Rusça öğretimi kanunlarla güvence altına alınmış. ABD ise ana dili öğretiminde hıza önem veriyor. Okula yeni başlayan öğrenciye, İngilizce’ yi hızla öğretmek için birtakım metotlar uygulanıyor. ABD’ de her milletten milyonlarca insanın yaşadığını düşünürsek bunun ne denli cesur bir adım olduğunu anlayabiliriz.

Dünyanın diğer birçok ülkesinde ana dili öğretimi uygun eğitim/öğretim programlarıyla devlet güvencesi altında gerçekleştiriliyor.

İstanbul’ da Türkçe Öğretimi ve Sorunları

Resmî rakamlarına göre İstanbul’ da şu anda 5792 okulda toplam 103.178 öğretmen görev yapıyor. 59.540 derslik varken ilköğretimde sınıf ortalaması 44, toplam öğrenci sayısı ise 2.523.418. Yani ilkokulda sınıflarda ortalama en az 50 öğrenci var. Bu öğrencilerin de 4+4+4 sisteminden dolayı 66 aylıkken okula başladıklarını düşünürsek 50 öğrenci yerine 50 bebek desek daha doğru olur. Sınıf ortalamasının çoğu ilçede 60’ ın üzerinde olduğunu biliyoruz.

Bir öğretmen 50 öğrenciyle ders yapabilir mi? Yaparsa ne kadar verimli ders olur? 50 öğrenciyle hele hele ilkokulda Türkçe öğretimi için ne kadar uygun eğitim/öğretim ortamı oluşturulabilir? Ortalama 50 öğrencinin olduğu sınıfta öğretmen hangi doğaüstü yeteneğini kullanmalı ki öğrencileri susturabilsin! Ülkemizde alkole başlama yaşı 14, sigaraya başlama yaşı 12’ ye kadar düşmüşken ve tüm şartlar öğretmenin aleyhinde gelişirken öğretmen, sınıfta nasıl başarılı olabilir?

İstanbul’ da sağlıklı Türkçe öğretimi yapmak neredeyse imkânsız! Yetersiz ders kitaplarıyla ana dili öğretimi yapmaya çalışıyoruz. Avrupa ülkelerinde olduğu gibi renkli materyal, ana dili için uygun teknolojik sınıflar bizde hayâl! İl Halk Kütüphaneleri’ ne ulaşmak İstanbul’ da öğrenciler açısından çok zor. Okul kütüphaneler yetersiz, her ilçede ise öğrenciyi yönlendirebileceğimiz bir kütüphane yok! Nasıl olsun ki ülkemizde 95 kişiye 1 kahvehane düşerken 60.000 kişiye 1 kütüphane düşüyor. Velilerin ilgisiz/suçlayıcı tavırları ve öğretmeni her şekilde suçlu çıkarabilen yönetmelik de buna eklenirse İstanbul’ da 2.523.418 öğrencinin sağlıksız Türkçe öğretimi süreci geçirdiğini söyleyebiliriz.

Çözüm Önerileri ve Sonuç

Halen kullandığımız 1982 Anayasası’ nın 42. maddesinde ’’Türkçe’ den başka hiçbir dil, eğitim ve öğretim kurumlarında Türk vatandaşlarına ana dilleri olarak okutulamaz ve öğretilemez.’’ der. Daha eski kanunlarımıza baktığımızda 150 yıldan beri Türkçe’ miz yasalarca korunuyor zannederiz. Örneğin: 1876 Anayasası olan Kanûnuesâsî’ nin 18. maddesinde Osmanlı tebâasının devletin resmî dili olan Türkçe’ yi bilmelerinin şart olduğu belirtilmiştir. 1921 ve 1924 Anayasası’ nın 2. maddesinde devletin resmî dilinin Türkçe olduğu belirtilmiş, 1961 Anayasası’ nın 3. maddesinde ’’Resmî dil Türkçedir.’’ denilmiştir. Kanunlar açısından bakarsak Türkiye’ de her şey sütliman, sanırız ki ülkemizde hiç dil/ana dili sorunu yaşanmıyor. Hâlbuki durumun böyle olmadığını yukarıda izah ettim.

Türkiye’ de 1 yılda ders kitapları hariç basılan kitap sayısı 6030. ABD’ de 72.000, Almanya’ da 65.000, İngiltere’ de 48.000, Fransa’ da 39.000, Brezilya’ da bile 13.000. Kitap okumayan bir millet oluşumuzun acaba ana dili öğretimine önem vermememizle ilgisi olabilir mi? Ana dili öğretimine önem veren devletlerle çok kitap basılan ülkelerin aynı olması bize neyi çağrıştırıyor?

Olaya sadece kitap açısından bakmayalım, diğer kanıt da gazete tirajları: Ülkemizde günlük çıkan 38 gazetenin temmuzun 2. haftasında toplam satışı 4.950.507, günlük satış ise 707.215. Türkiye’ de bir gazete günde ortalama 18.610 tirajına ulaşıyor, 1000 kişiye 73 gazete düşüyor. Bu gazetelerin içinde spor ve yandaş gazetelerin olduğunu da unutmayalım.

Dünya ülkelerinde durum çok farklı: Norveç’ te 1000 kişiye 600 gazete düşüyor. Nüfusu 250 milyonu geçen ABD’ de gazetelerin günlük tirajı 48 milyon, 80 milyonluk Almanya’ da 22 milyon, 123 milyonluk Japonya’ da 73 milyon. Dünyada en çok satan 20 gazeteden 9’ u Japonya’ da çıkıyor. Sizi rakamlarla çok boğdum ama son olarak dergi satışlarına değinmek istiyorum. Ülkemizde en çok satan 12 derginin tirajı 196.333 yani 367 kişiye 1 dergi düşüyor. Yine bu rakam ABD, Avrupa ve diğer ülkelerde bizim en az 5 katımız.

Diline/ana dili öğretimine önem veren ülkelerde kitap, gazete ve dergi satışları da yüksek. Rakamlar ortada, bizde ise ayaklar altında. Uygulanacak düzenlemeler çok zor değil. Türkçe öğretimi kanun ve yönetmelikçe sözde değil özde korunmalı. Türkçe öğretimi için özel sınıflar oluşturulmalı, materyaller geliştirilmeli, ihtiyaçlara cevap veren ders kitapları basılmalı. Ders kitabı basma; çeşitlilik oluşturduğunu zannedip Necip Fazıl’ la Nâzım Hikmet’ i aynı sayfaya koyan, kışkırtıcı diye Arif Nihat Asya’ nın Bayrak şiirini ders kitaplarından çıkartan MEB’ in inisiyatifinden alınarak sendikalar, öğretmenler ve MEB’ in oluşturacağı bir komisyona devredilmeli. Kalabalık sınıflarda eğitim/öğretim yapmak zorunda kalınmamak için okullaşma oranı arttırılmalı. İş yeri isimleri Türkçeleştirilmeli. Metro, havaalanı, otogarlarda yabancı dille anonslar yapılmamalı. Tabelalar, broşürler ve çeşitli yerlerde turistlere yardımcı olması açısından kullanılan yabancı dil kaldırılmalı. Devlet her okulda yabancı dil öğretimi yapmamalı. Yabancı dil dersi zorunlu olmaktan çıkartılıp isteyene, belli yaş aralığında, özel sınıflarda yapılmalı. SBS’ den yabancı dil soruları çıkartılmalı. YDS, ÜDS, KPDS gibi yabancı dil içerikli sınavlar derhal kaldırılmalı! Kütüphaneler, yönetmeliğinde de yer aldığı gibi herkesin erişebileceği yerlere taşınmalı. Türkçe öğretimi sürecinde öğretmenin eli yönetmelikle zayıflatılmamalı, aksine çeşitli yetkiler verilerek güçlendirilmelidir.


Yücel ÖNDER

Kaynak: http://www.kamudan.com

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR