Hoca'nın eşeği ölmüş (у Ходжи умер осел: «осел Ходжи умер»; eşek — осел, ölmek — умирать). Kapının eşiğine oturmuş (сел он на пороге; kapı — дверь, eşik — порог, oturmak — садиться), hüngür hüngür ağlıyor (плачет горькими слезами; ağlamak — плакать). Bir komşusu yaklaşarak sormuş (подошел /к нему/ один его сосед и спросил; komşu — сосед, yaklaşmak — приближаться, подходить, sormak — спрашивать):
— A Hoca, geçende karın öldü ağlamadın (недавно твоя жена умерла, ты не плакал; karı — жена). Bir eşek için ağlamak sana yakışır mı? (пристало ли тебе плакать из-за осла; yakışmak — быть к лицу, подходить) demiş (сказал; demek).
Hoca cevabı yapıştırmış (Ходжа ответил; cevap — ответ, cevap yapıştırmak — ответить):
— Nasıl ağlamam (как мне не плакать)! Karım ölünce (когда моя жена умерла) eş-dost hepiniz (все вы мои друзья; eş-dost — закадычные друзья) etrafımı sardınız (меня окружили; sarmak — обвязывать, обнимать, etrafı sarmak — окружать); "Üzülme Hoca (не расстраивайся, Ходжа; üzülmek), biz sana daha iyisini buluruz" (мы тебе еще лучше найдем; daha — еще, iyi — хороший, bulmak — находить) dediniz (говорили вы; demek). Ama şimdi bir müslüman çıkıp da (а сейчас никто: «ни один мусульманин» не вышел; çıkmak — выходить): "Hoca ağlama, sana daha iyi bir eşek alırız" demedi (и не сказал: «Ходжа, не плачь, мы тебе еще лучше осла купим; ağlamak — плакать, almak — брать, покупать).
Ölmüş eşek
— A Hoca, geçende karın öldü ağlamadın. Bir eşek için ağlamak sana yakışır mı? demiş.
Hoca cevabı yapıştırmış:
— Nasıl ağlamam! Karım ölünce eş-dost hepiniz etrafımı sardınız; "Üzülme Hoca, biz sana daha iyisini buluruz" dediniz. Ama şimdi bir müslüman çıkıp da: "Hoca ağlama, sana daha iyi bir eşek alırız" demedi.