Yabancı dil öğretimi tarihinin eski çağlara kadar uzandığını bilmekteyiz. Toplumlar en eski çağlardan beri birbirlerinin dillerini öğrenmek, kendi dillerini diğer toplumlara öğretmek çabası içinde olmuşlardır. Bunun dinsel, siyasal ve ekonomik nedenleri vardır. İngilizce, Almanca, Fransızca yüzyıllardan beri diğer toplumlara zaman zaman resmi dil, zaman zaman da ikinci dil olarak öğretilmektedir.
Türkçe, birçok toplumda ana dili ve resmi dil olmasına rağmen diğer toplumlara öğretilmesi üzerinde pek durulmamıştır. Bu nedenle yabancılara Türkçe öğretimi ülkemizde pek köklü bir geçmişe sahip değildir. Yabancı dil olarak Türkçe öğretiminin tarihine baktığımızda 11. yüzyıldaki Kaşgarlı Mahmud’un Divan-ı Lügat-it Türk’ünü görürüz. Araplara Türkçe’yi öğretmek amacıyla yazılmış Divan, Türkçe’nin zenginliğini vurgulamasının yanı sıra tüm Türk diyalektlerini içine alan, Türk boylarının yaşayışlarını; yaşadıkları coğrafyayı anlatan, atasözlerini, deyimleri içine alan bir kültür hazinesi niteliği taşımaktadır. Daha sonra 15. yüzyılda Ali Şir Nevai, Muhakemet-ül Lugateyn adlı eseriyle Türk gençlerine Türkçe’nin güzelliklerini anlatmaya çalışmıştır. Yine Osmanlı İmparatorluğu döneminde Acemi Okullarında yabancı dil olarak Türkçe dersleri yapılmıştır.
Aslında, değil Türkçe’nin yabancı dil olarak öğretilmesi, ana dili olarak da korunması ve geliştirilmesi yönünde çaba gösterilmemiştir. Aksine tarihi dönemler içinde dilimiz Arapça, Farsça gibi dillerin etkisinde kalmış, kendi yapısında bozulmalar yaşanmıştır. Ancak ülkemiz 1923 yılında cumhuriyetin ilanıyla uluslar arası düzeyde yerini almış; dil ve kültür politikaları oluşturarak bu konudaki çalışmalarına ağırlık vermeye başlamıştır. Nihayet 1950 yılından sonra üniversiteler bünyesinde Türkçe’nin yabancı dil olarak öğretimi daha sistemli ve ciddi biçimde ele alınmıştır.
Dilimiz dünyanın birçok yerinde ana dili ve resmi dil olma özelliği taşıması, yaklaşık 200 milyon insan tarafından (değişik lehçeleriyle) konuşuluyor olmasına rağmen,başka bir deyişle Çince, Hintçe, İspanyolca, İngilizce, Fransızca ve Rusça’nın ardından en çok konuşulan yedinci dil olmasına rağmen eğitimi ve öğretimi, adı geçen diller kadar yaygınlaşmamıştır. Ancak bugün toplumlar arası iletişimin her zeminde en üst düzeyde yaşandığı bir döneme tanıklık ekmekteyiz. Türkiye’nin Tanzimat ile birlikte yoğunluk kazanan batılılaşma sürecinin günümüzdeki politik ifadesi, Avrupa Birliği’ne aday ülke olma statüsünü kazanmış olmaktır. Türkiye’nin kazandığı bu statü, eğitim öğretim alanında tüm eğitim kurumlarını, var olan eğitim politikalarını yeniden düzenleme ve onları daha da geliştirme zorunluluğuyla karşı karşıya bırakmıştır. Bu anlamda Türkçe öğretimi ile ilgili kurumların üzerine düşen en önemli görev, Türkçe’yi bir Avrupa dili yapmak konusundaki çalışmalara bir an önce başlamaktır. Çünkü Türkçe, hem tarihsel geçmişi hem de konuşulduğu coğrafyanın genişliği sebebiyle Avrupa’da bir yabancı dil olarak öğretilmelidir. Tam bu noktada 2001 yılının Avrupa Konseyi tarafından “Avrupa Diller Yılı” olarak ilan edilmesi Türkçe’ye olan ilgiyi ve gerekliliği arttıracaktır. Avrupa Birliği’ne aday olan Türkiye, kalabalık nüfusuyla birlik içinde yerini aldığında, Türkçe öğretimi bir ihtiyaç niteliği kazanacaktır. Ancak bu bildirinin asıl hedefi, Türkçe’nin Avrupa’da yabancı bir dil olarak öğretilmesinin gerekliliğini vurgulamak değil; Türkçe’nin bir Avrupa dili olarak Avrupa’da öğretiminin nasıl gerçekleştirileceğine ilişkin öncelikli çalışmaları belirlemeye çalışmaktadır. Çünkü yalnızca, Avrupa’da yaşayan 3. kuşak Türklerin büyük bir kısmının ana dilini bilmemesi gerçeği bile, yabancı dil olarak Türkçe öğretiminin gerekliliğini zaten açıkça ortaya koymaktadır.
AVRUPA DİLLER YILI
Avrupa Diller Yılı, Avrupa Konseyi ve Avrupa Birliği tarafından organize edilmektedir. Amaç geleceğin çok dilli, çok kültürlü Avrupasının temellerini bugünden atmaktadır. Elbette bunu başarmak, işe dilden başlamayı gerektirmektedir. Çünkü farklı dillerin, farklı kültürlerin, yan yana var olabilmesi, ancak toplumlar arası iletişim ve bunun sonucunda gerçekleşecek olumlu etkileşimlerle olasıdır. Bu gerçeği bu günden görmek Avrupa Birliği yurttaşı bireylerin nasıl bir eğitim sürecinden geçmesi gerektiğinin belirlenmesini de kolaylaştıracaktır. Bu çerçevede; Avrupa Konseyi üye ülkelerde yeni dil programlarının uygulanmasını, bu uygulamalara yönelik öğretmen yetiştirmeyi bir görev olarak üstlenmiştir. Avrupa Diller Yılı etkinliklerinin eksenini de temelde bu bakış açısı oluşturmaktadır.
Avrupa Birliği ve Avrupa Konseyi, Avrupa ülkelerinde yabancı dil öğretimini, özellikle de Avrupa’da konuşulan dillerin öğretimini bir çok nedenden dolayı önemsemektedir. Her şeyden önce Avrupa ülkeleri arasında, politik, toplumsal, kültürel ve uluslar arası sorunlar karşısında ortak bir bakış açısı oluşturmak hedeflenmektedir. Üye ülke yurttaşlarının birkaç dili konuşup anlayabilmesi, ortak bir tavır geliştirmenin iletişim alanındaki önkoşuludur. Bunun yanı sıra var olan bilgi birikiminin, kültürel zenginliklerin diğer toplumlara aktarılması, en azından onlarla paylaşılması da böylesi bir iletişim zeminini zorunlu kılmaktadır. Ama belki bütün bunların üzerinde, dil öğrenmek ve bu yolla diğer kültürlerle yakınlaşmak, farklı kimliklere karşı tolerans geliştirmek, tüm bireyler için bir hak olarak görülmektedir Avrupa Konseyi tarafından.
Avrupa Konseyi’nin, bu yılı Avrupa Diller Yılı ilan etmesinin nedenlerinden biri de Avrupa’da konuşulan bütün dilleri Avrupa dili olarak görmesi ve bu dilleri geleceğe bırakılacak bir kültürel miras olarak kabul etmesidir. Dolayısıyla Avrupa Konseyi, biraz önce söylendiği gibi, Avrupa’da yaşayan insanların öncelikle Avrupa’da konuşulan dillerden- artık birini demek çok anlamlı değil- birkaçını konuşup anlamasını hedefliyor. Birbirini daha iyi anlayan toplumlardan oluşan bir Avrupa’da bireylerin demokratik süreçlere daha etkin katılabileceğini; başka bir deyişle gelecekte Avrupa ülkeleri arasında ortak bir demokrasi kültürü oluşturmanın diğer toplumsal bağlantılarıyla birlikte yabancı dil öğretimi ile doğrudan ilişkili olduğunu öngörüyor. Bu öngörünün Türkiye için anlamı, Avrupa Birliği’nde yer almanın, yurttaşlarımızın da tek tek Avrupalı olması gerektiğinin tespiti olmalıdır. Kuşkusuz bunun en önemli aracı Türkiye’nin de yabancı dil öğretimine özel bir önem vermesi ve dilimizin yabancı dil olarak öğretimi konusundaki çalışmaların yoğunlaştırılması olacaktır.
Bu belirlemelerin ardından Avrupa Konseyi’nin konuyla ilgili çalışmalarının temelini aslında çoğunlukla uzun erimli hedeflerin oluşturduğunu söyleyebiliriz. Ama bu alanda yapılacak çalışmaların önemini bugünden kavramak ve gerekli altyapıyı hemen oluşturmaya başlamak gerekmektedir.
TÜRKÇE’NİN AVRUPA’DA YABANCI DİL OLARAK ÖĞRETİMİ KONUSUNDA YAPILACAK ÇALIŞMALAR VE A.Ü. TÖMER
Bilindiği gibi bazı Avrupa ülkeleri Avrupa Konseyi bünyesinde yürüttükleri çalışmalar doğrultusunda, okullarında öğretecekleri yabancı dilleri belirlemek için bir takım çalışmalar başlatmıştır. Örneğin Fransa’da bazı öğretim kurumlarında pilot sınıflar oluşturulmuş ve bu sınıflarda, aralarında İtalyanca, İspanyolca, Çince’nin de bulunduğu kimi diller seçmeli yabancı dil olarak öğretilmeye başlanmıştır. Bu çalışmanın hedefi Fransız okullarında yabancı dil olarak öğretilecek dilleri ve bu dillerin öğretimi ile ilgili teknik ölçütleri belirlemektir. Bu durumun Avrupa’da Türkçe öğretimini ilgilendiren yönü; bir an önce yabancı dil olarak Türkçe öğretimi programının oluşturulması gereğidir. Bu konuda en önemli görev Milli Eğitim Bakanlığı’na düşmektedir. M.E.B öncelikle ilgili kurumlarla bir araya gelerek Türkçe’nin neden bir yabancı dil olarak Avrupa dilleri arasında öğretilmesi gerektiğine ilişkin politik ve kültürel gerçekleri formüle etmeli ve bunu ulusal eğitim politikası içinde bir sistematiğe bağlamalıdır.
M.E.B’nın, “Yurt Dışındaki Türk Çocukları İçin Yabancı Dil Olarak Türkçe Dersi Öğretim Programı” adıyla oluşturduğu program birçok Avrupa ülkesinde kullanılmaktadır. Bu program öğretim etkinliklerinin daha düzenli yürütülmesi konusunda önemli bir boşluğu doldurmuştur. Ama uygulamalar göstermektedir ki, ikinci dil olarak Türkçe öğretimi ile yabancı dil olarak Türkçe öğretimi farklı ilkeler, farklı yöntemler, farklı öncelikler ve farklı yaklaşımlar gerektirmektedir. A.Ü. TÖMER’deki uygulamalar bu sava somut bir örnek oluşturabilir. Öyle ki 1992’den beri Orta Asya Türk Cumhuriyetleri’nden gelen öğrencilere uygulanan Türkçe programı, zamanla Türk dilini ana dili olarak konuşmayan öğrencilere uygulanan programdan farklılaşmak durumunda kalmıştır. Bu gözlemin yabancı dil olarak Türkçe öğretimi programının eksenini oluşturma noktasında önemsenmesi gerektiğini düşünmekteyiz. Kaldı ki 1984 yılından beri A.Ü. TÖMER’de farklı gruplara yönelik Türkçe öğretimi ile ilgili uygulamaya dönük çalışmalar, M.E.B’nın hazırlayacağı ölçünlü bir yabancı dil olarak Türkçe öğretimi programına büyük katkı sağlayacaktır.
Sözü edilen Yabancı Dil Olarak Türkçe öğretimi programı, okullarında Türkçe öğretmeye başlamış, ya da yakın zamanda başlayacak olan Avrupalı meslektaşlarımız açısından önemli bir gereksinimi ifade etmektedir. A.Ü. TÖMER olarak çeşitli sebeplerle ilişkide olduğumuz öğretim kurumlarından edindiğimiz bilgilere göre, Avrupalılara yönelik Türkçe öğretiminde yaşanan en büyük sorun, araç gereçleri hazırlanmış, aşamaları belirlenmiş, programı oluşturulmuş bir öğretim sürecinin yaşama geçirilememiş olmasıdır. Biz A.Ü. TÖMER olarak, bugüne değin Avrupa’daki çeşitli öğretim kurumlarının taleplerini kurumsal ilişkilerimizin izin verdiği ölçüde karşılamaya çalıştık. Ancak artık başta M.E.B olmak üzere ilgili devlet kurumlarının bu ilişkilere resmi bir kimlik kazandırması gerektiğini düşünüyor ve yabancı dil olarak Türkçe öğretimi programının bu çalışmalarının ilk adımını oluşturacağına inanıyoruz.
Türkiye’de yabancı dil olarak Türkçe öğreten öğretmenler lisans düzeyinde özel bir eğitim almamaktadır. Birkaç üniversite bu alandaki çalışmalarını yüksek lisans programı olarak gerçekleştirmekte ve bu çalışmalar genellikle kurumsal düzlemde yürütülmektedir. Oysa günümüzde teknolojinin ulaştığı düzey yabancı dil öğretimini çoğu zaman bir laboratuvar etkinliği olarak ele almayı, buna uygun araç-gereç üretmeyi ve yabancı dil öğretmenlerini, yaptıkları işin gereğine uygun bir biçimde donatmayı zorunlu kılmaktadır.
A.Ü. TÖMER’deki uygulamalarımız, bize Türkçe’yi yabancı dil olarak öğretecek öğretmenlerin taşıması gereken niteliklerin ne olduğu noktasında önemli veriler sunmaktadır. Bu veriler ışığında A.Ü TÖMER’de kısa bir süre önce, bir öğretmen yetiştirme programı hazırlıklarına başlamış bulunulmaktadır. Hedefimiz ilgili lisans programlarında yetişen öğretmen adaylarını, Türkçe’nin yabancı dil olarak nasıl öğretileceği konusunda bilgilendirmek, daha teknik bir ifadeyle, onların Türkçe’ye bir yabancının gözüyle bakmalarını sağlamak ve dilimizi bu bakış açısıyla çözümlemeyi öğretmeye çalışmaktır. İlgili bakanlık görevlilerinin bildiği üzere benzer bir çalışmayı M.E.B ile de birkaç yıldan beri yürütmekteyiz. M.E.B’nın yurt dışındaki Türk okullarında görevlendirdiği öğretmenler çok kısa bir zaman da olsa A.Ü. TÖMER’de düzenlenen kurslara katılmakta ve TÖMER’de kullanılan yöntem, araç-gereç ve program konusunda fikir edinerek görev yerlerine gitmektedir. Biz M.E.B’nın değerli öğretmenlerinden aldığımız geri bildirimlerden bu uygulamanın son derece önemli ve gerekli olduğunu anlıyoruz. Ayrıca burada bakanlığın, böylesi bir öğretmen yetiştirme programıyla ilgili her türlü çalışmasına gerekli tüm desteği sağlayacağımızı belirtmek istiyoruz.
Bu projenin diğer bir hedefi de kendi ülkelerinde Türkçe öğreten yabancı öğretmenlerin Türkçe öğretimi konusunda ufuklarını genişletmektir. Şu an dünyanın birçok ülkesinde, çeşitli üniversitelerde Türkoloji bölümleri bulunmaktadır. Buralarda öğretim, o ülkenin ana diliyle gerçekleştirilmekte ve öğrenciler modern Türkçe’yi öğrenmek konusunda önemli sorunlar yaşamaktadır. Türkoloji bölümlerinden mezun olan bu öğrenciler zaman zaman ülkelerinde kendi vatandaşlarına Türkçe öğretmektedirler ve bu noktada A.Ü. TÖMER’le ilişki kurmaları gerekmektedir. Çünkü modern Türkçe’nin öğretimi ile ilgili ancak Türkiye’de hazırlanan bir programa ve Türkiye’de hazırlanmış ders araç gereçlerine gereksinim duymaktadırlar. Biz bu sorunu, öğretmenlerimizi talep edildiği oranda yurtdışına göndererek, orada seminerler düzenleyerek, örnek dersler yaparak ve yabancı öğretmenleri bilgilendirerek çözmeye çalıştık. Ama artık bu etkinlikleri de yeniden düzenlemek gerektiğine inanıyor ve yabancı öğretmenlerin düzenleyeceğimiz öğretmen yetiştirme programı çerçevesinde açılacak kurslara katılmalarının yararlı olacağını düşünüyoruz.
Günün koşullarına uygun bir öğretim dizgesi oluşturmanın önemli bileşenlerinden biri de öğretim materyalleridir. Bir dili yabancı dil olarak öğretebilmek, o dile ilişkin yetkin bilgiler içeren öğretim araç gereçlerinin varlığıyla yakından ilgilidir. Bu da modern dil çalışmalarının, özellikle de uygulamalı dil bilim çalışmalarının ve bu çalışmalarda elde edilen sonuçların öğretim ortamlarına aktarılmasını gerektirmektedir. Türkçe’nin yetkin bir kaynak dil bilgisi kitabının hala bulunmayışı ciddi bir sorun olarak karşımızda durmaktadır. Kuşkusuz bu konuda en büyük görev üniversitelerimizin ilgili bölümlerine düşmektedir. Ancak burada M.E.B’nın bu konuyla ilgili son yıllarda geliştirdiği duyarlılığın, özellikle de liselerde dil bilim dersleri okutulması ile ilgili çalışmalarının önemini belirtmekte yarar var.
Ankara Üniversitesi’nde on yedi yıldan beri sürdürülen yabancı dil olarak Türkçe öğretimi etkinliklerinde önemli bir bilgi birikimi oluşturulmuştur. 2001 yılı başında bu birikimi bir ders kitabına dönüştürme amacıyla başlattığımız çalışmalar öğretim elemanlarımızın yoğun çabalarıyla sonuca ulaşmış bulunmaktadır. 2001-2002 öğretim yılında, A.Ü. TÖMER’de görevli çok geniş bir kadroyla oluşturulan komisyon tarafından yazılan yeni ders kitabı kullanılacaktır. Bizler hazırladığımız bu kitabın, - çeşitli vesilelerle düzenlediğimiz sempozyumlardan edindiğimiz izlenimlere de dayanarak - dünyanın her yerinde yabancı dil olarak Türkçe öğreten tüm kurumlar için çok önemli bir işlev sağlayacağını öngörmekteyiz. Ayrıca bu çalışmanın Avrupa Diller Yılı’na denk gelmesinin de bizi ayrıca duygulandırdığını belirtmek isteriz. Gerek işitsel, gerek görsel yardımcı materyallerle desteklenmiş bu yeni ders kitabının M.E.B’nın yurtdışında yürüttüğü Türkçe öğretimi çalışmaları için de önemli bir araç olacağını vurgulamak gerekiyor.
Bilişim çağında kuşkusuz yeni öğretim biçimlerine de yönelmek gerekiyor. Dünyanın bir çok yerinde insanlar artık teknolojinin bütün olanaklarını, eğitim süreçlerini daha etkili kılmak noktasında kullanmaya başlamıştır. Bu olanakların en başında bilgisayar ve internet yatmaktadır. Bilgisayar ve internet kullanımı yabancı dil öğretiminde de etkili bir araç olarak özellikle Avrupa’da uzun sayılacak bir zamandan beri kullanılmaktadır. Türkiye’de son yıllarda hızla gelişen ve yaygınlık kazanan bilgisayar kullanımı, öğretim kurumlarını, bu teknolojik olanağı bir öğretim aracı olarak değerlendirmeye itmiştir. Kuşkusuz yabancı dil olarak Türkçe öğretiminin de bilgisayar dünyasında bir an önce yerini alması gerekmektedir. Bu gereklilikten hareketle Ankara Üniversitesi, dünyanın her yerinde, isteyen herkese internet ortamında Türkçe öğretimiyle ilgili bir çalışma başlatmıştır. Amaç Türkiye’ye gelme olanağı bulunmayan, ancak Türkçe öğrenmek isteyen tüm yabancılara ve Türkiye’de yaşayan ama üniversitemiz bünyesinde kurslara katılamayanlara internet aracılığıyla Türkçe öğretmektir. Bu projenin tüm hazırlık çalışmaları tamamlanmış ve Kasım 2001’den itibaren internet üzerinden, sertifikalı Türkçe kurslarının başlatılması planlanmıştır.
İnternet ortamında Türkçe öğretiminin M.E.B.’nı ilgilendireceğini düşündüğümüz ikincil bir hedefinden daha söz etmek gerekiyor. Az önce sözünü ettiğim projeye koşut olarak yürütülen bir başka çalışma da, yurtdışında yaşayan Türkler için M.E.B.’nın önceliklerini de gözeten bir Türkçe öğretimi programının hem internette yer alması, hem CD olarak hazırlanmasıdır. Avrupa’da yaşayan Türkler arasında da internet kullanımını yaygınlaştığı düşünüldüğünde, böyle bir uygulamayı başlatmanın önemi daha iyi anlaşılacaktır. Bu programın, yabancı öğrencilere uygulanacak programdan temel farkı dil öğretimi sürecinde ulusal değerlerin, kültürel motiflerin daha yoğun işlenecek olmasıdır. Böylece yurtdışında yaşayan Türklere hem kültürümüzü hem de kültürümüzün taşıyıcısı ve bir anlamda üreticisi olan dilimizi öğretmeyi amaçlamaktayız.
Aslında, değil Türkçe’nin yabancı dil olarak öğretilmesi, ana dili olarak da korunması ve geliştirilmesi yönünde çaba gösterilmemiştir. Aksine tarihi dönemler içinde dilimiz Arapça, Farsça gibi dillerin etkisinde kalmış, kendi yapısında bozulmalar yaşanmıştır. Ancak ülkemiz 1923 yılında cumhuriyetin ilanıyla uluslar arası düzeyde yerini almış; dil ve kültür politikaları oluşturarak bu konudaki çalışmalarına ağırlık vermeye başlamıştır. Nihayet 1950 yılından sonra üniversiteler bünyesinde Türkçe’nin yabancı dil olarak öğretimi daha sistemli ve ciddi biçimde ele alınmıştır.
Dilimiz dünyanın birçok yerinde ana dili ve resmi dil olma özelliği taşıması, yaklaşık 200 milyon insan tarafından (değişik lehçeleriyle) konuşuluyor olmasına rağmen,başka bir deyişle Çince, Hintçe, İspanyolca, İngilizce, Fransızca ve Rusça’nın ardından en çok konuşulan yedinci dil olmasına rağmen eğitimi ve öğretimi, adı geçen diller kadar yaygınlaşmamıştır. Ancak bugün toplumlar arası iletişimin her zeminde en üst düzeyde yaşandığı bir döneme tanıklık ekmekteyiz. Türkiye’nin Tanzimat ile birlikte yoğunluk kazanan batılılaşma sürecinin günümüzdeki politik ifadesi, Avrupa Birliği’ne aday ülke olma statüsünü kazanmış olmaktır. Türkiye’nin kazandığı bu statü, eğitim öğretim alanında tüm eğitim kurumlarını, var olan eğitim politikalarını yeniden düzenleme ve onları daha da geliştirme zorunluluğuyla karşı karşıya bırakmıştır. Bu anlamda Türkçe öğretimi ile ilgili kurumların üzerine düşen en önemli görev, Türkçe’yi bir Avrupa dili yapmak konusundaki çalışmalara bir an önce başlamaktır. Çünkü Türkçe, hem tarihsel geçmişi hem de konuşulduğu coğrafyanın genişliği sebebiyle Avrupa’da bir yabancı dil olarak öğretilmelidir. Tam bu noktada 2001 yılının Avrupa Konseyi tarafından “Avrupa Diller Yılı” olarak ilan edilmesi Türkçe’ye olan ilgiyi ve gerekliliği arttıracaktır. Avrupa Birliği’ne aday olan Türkiye, kalabalık nüfusuyla birlik içinde yerini aldığında, Türkçe öğretimi bir ihtiyaç niteliği kazanacaktır. Ancak bu bildirinin asıl hedefi, Türkçe’nin Avrupa’da yabancı bir dil olarak öğretilmesinin gerekliliğini vurgulamak değil; Türkçe’nin bir Avrupa dili olarak Avrupa’da öğretiminin nasıl gerçekleştirileceğine ilişkin öncelikli çalışmaları belirlemeye çalışmaktadır. Çünkü yalnızca, Avrupa’da yaşayan 3. kuşak Türklerin büyük bir kısmının ana dilini bilmemesi gerçeği bile, yabancı dil olarak Türkçe öğretiminin gerekliliğini zaten açıkça ortaya koymaktadır.
AVRUPA DİLLER YILI
Avrupa Diller Yılı, Avrupa Konseyi ve Avrupa Birliği tarafından organize edilmektedir. Amaç geleceğin çok dilli, çok kültürlü Avrupasının temellerini bugünden atmaktadır. Elbette bunu başarmak, işe dilden başlamayı gerektirmektedir. Çünkü farklı dillerin, farklı kültürlerin, yan yana var olabilmesi, ancak toplumlar arası iletişim ve bunun sonucunda gerçekleşecek olumlu etkileşimlerle olasıdır. Bu gerçeği bu günden görmek Avrupa Birliği yurttaşı bireylerin nasıl bir eğitim sürecinden geçmesi gerektiğinin belirlenmesini de kolaylaştıracaktır. Bu çerçevede; Avrupa Konseyi üye ülkelerde yeni dil programlarının uygulanmasını, bu uygulamalara yönelik öğretmen yetiştirmeyi bir görev olarak üstlenmiştir. Avrupa Diller Yılı etkinliklerinin eksenini de temelde bu bakış açısı oluşturmaktadır.
Avrupa Birliği ve Avrupa Konseyi, Avrupa ülkelerinde yabancı dil öğretimini, özellikle de Avrupa’da konuşulan dillerin öğretimini bir çok nedenden dolayı önemsemektedir. Her şeyden önce Avrupa ülkeleri arasında, politik, toplumsal, kültürel ve uluslar arası sorunlar karşısında ortak bir bakış açısı oluşturmak hedeflenmektedir. Üye ülke yurttaşlarının birkaç dili konuşup anlayabilmesi, ortak bir tavır geliştirmenin iletişim alanındaki önkoşuludur. Bunun yanı sıra var olan bilgi birikiminin, kültürel zenginliklerin diğer toplumlara aktarılması, en azından onlarla paylaşılması da böylesi bir iletişim zeminini zorunlu kılmaktadır. Ama belki bütün bunların üzerinde, dil öğrenmek ve bu yolla diğer kültürlerle yakınlaşmak, farklı kimliklere karşı tolerans geliştirmek, tüm bireyler için bir hak olarak görülmektedir Avrupa Konseyi tarafından.
Avrupa Konseyi’nin, bu yılı Avrupa Diller Yılı ilan etmesinin nedenlerinden biri de Avrupa’da konuşulan bütün dilleri Avrupa dili olarak görmesi ve bu dilleri geleceğe bırakılacak bir kültürel miras olarak kabul etmesidir. Dolayısıyla Avrupa Konseyi, biraz önce söylendiği gibi, Avrupa’da yaşayan insanların öncelikle Avrupa’da konuşulan dillerden- artık birini demek çok anlamlı değil- birkaçını konuşup anlamasını hedefliyor. Birbirini daha iyi anlayan toplumlardan oluşan bir Avrupa’da bireylerin demokratik süreçlere daha etkin katılabileceğini; başka bir deyişle gelecekte Avrupa ülkeleri arasında ortak bir demokrasi kültürü oluşturmanın diğer toplumsal bağlantılarıyla birlikte yabancı dil öğretimi ile doğrudan ilişkili olduğunu öngörüyor. Bu öngörünün Türkiye için anlamı, Avrupa Birliği’nde yer almanın, yurttaşlarımızın da tek tek Avrupalı olması gerektiğinin tespiti olmalıdır. Kuşkusuz bunun en önemli aracı Türkiye’nin de yabancı dil öğretimine özel bir önem vermesi ve dilimizin yabancı dil olarak öğretimi konusundaki çalışmaların yoğunlaştırılması olacaktır.
Bu belirlemelerin ardından Avrupa Konseyi’nin konuyla ilgili çalışmalarının temelini aslında çoğunlukla uzun erimli hedeflerin oluşturduğunu söyleyebiliriz. Ama bu alanda yapılacak çalışmaların önemini bugünden kavramak ve gerekli altyapıyı hemen oluşturmaya başlamak gerekmektedir.
TÜRKÇE’NİN AVRUPA’DA YABANCI DİL OLARAK ÖĞRETİMİ KONUSUNDA YAPILACAK ÇALIŞMALAR VE A.Ü. TÖMER
Bilindiği gibi bazı Avrupa ülkeleri Avrupa Konseyi bünyesinde yürüttükleri çalışmalar doğrultusunda, okullarında öğretecekleri yabancı dilleri belirlemek için bir takım çalışmalar başlatmıştır. Örneğin Fransa’da bazı öğretim kurumlarında pilot sınıflar oluşturulmuş ve bu sınıflarda, aralarında İtalyanca, İspanyolca, Çince’nin de bulunduğu kimi diller seçmeli yabancı dil olarak öğretilmeye başlanmıştır. Bu çalışmanın hedefi Fransız okullarında yabancı dil olarak öğretilecek dilleri ve bu dillerin öğretimi ile ilgili teknik ölçütleri belirlemektir. Bu durumun Avrupa’da Türkçe öğretimini ilgilendiren yönü; bir an önce yabancı dil olarak Türkçe öğretimi programının oluşturulması gereğidir. Bu konuda en önemli görev Milli Eğitim Bakanlığı’na düşmektedir. M.E.B öncelikle ilgili kurumlarla bir araya gelerek Türkçe’nin neden bir yabancı dil olarak Avrupa dilleri arasında öğretilmesi gerektiğine ilişkin politik ve kültürel gerçekleri formüle etmeli ve bunu ulusal eğitim politikası içinde bir sistematiğe bağlamalıdır.
M.E.B’nın, “Yurt Dışındaki Türk Çocukları İçin Yabancı Dil Olarak Türkçe Dersi Öğretim Programı” adıyla oluşturduğu program birçok Avrupa ülkesinde kullanılmaktadır. Bu program öğretim etkinliklerinin daha düzenli yürütülmesi konusunda önemli bir boşluğu doldurmuştur. Ama uygulamalar göstermektedir ki, ikinci dil olarak Türkçe öğretimi ile yabancı dil olarak Türkçe öğretimi farklı ilkeler, farklı yöntemler, farklı öncelikler ve farklı yaklaşımlar gerektirmektedir. A.Ü. TÖMER’deki uygulamalar bu sava somut bir örnek oluşturabilir. Öyle ki 1992’den beri Orta Asya Türk Cumhuriyetleri’nden gelen öğrencilere uygulanan Türkçe programı, zamanla Türk dilini ana dili olarak konuşmayan öğrencilere uygulanan programdan farklılaşmak durumunda kalmıştır. Bu gözlemin yabancı dil olarak Türkçe öğretimi programının eksenini oluşturma noktasında önemsenmesi gerektiğini düşünmekteyiz. Kaldı ki 1984 yılından beri A.Ü. TÖMER’de farklı gruplara yönelik Türkçe öğretimi ile ilgili uygulamaya dönük çalışmalar, M.E.B’nın hazırlayacağı ölçünlü bir yabancı dil olarak Türkçe öğretimi programına büyük katkı sağlayacaktır.
Sözü edilen Yabancı Dil Olarak Türkçe öğretimi programı, okullarında Türkçe öğretmeye başlamış, ya da yakın zamanda başlayacak olan Avrupalı meslektaşlarımız açısından önemli bir gereksinimi ifade etmektedir. A.Ü. TÖMER olarak çeşitli sebeplerle ilişkide olduğumuz öğretim kurumlarından edindiğimiz bilgilere göre, Avrupalılara yönelik Türkçe öğretiminde yaşanan en büyük sorun, araç gereçleri hazırlanmış, aşamaları belirlenmiş, programı oluşturulmuş bir öğretim sürecinin yaşama geçirilememiş olmasıdır. Biz A.Ü. TÖMER olarak, bugüne değin Avrupa’daki çeşitli öğretim kurumlarının taleplerini kurumsal ilişkilerimizin izin verdiği ölçüde karşılamaya çalıştık. Ancak artık başta M.E.B olmak üzere ilgili devlet kurumlarının bu ilişkilere resmi bir kimlik kazandırması gerektiğini düşünüyor ve yabancı dil olarak Türkçe öğretimi programının bu çalışmalarının ilk adımını oluşturacağına inanıyoruz.
Türkiye’de yabancı dil olarak Türkçe öğreten öğretmenler lisans düzeyinde özel bir eğitim almamaktadır. Birkaç üniversite bu alandaki çalışmalarını yüksek lisans programı olarak gerçekleştirmekte ve bu çalışmalar genellikle kurumsal düzlemde yürütülmektedir. Oysa günümüzde teknolojinin ulaştığı düzey yabancı dil öğretimini çoğu zaman bir laboratuvar etkinliği olarak ele almayı, buna uygun araç-gereç üretmeyi ve yabancı dil öğretmenlerini, yaptıkları işin gereğine uygun bir biçimde donatmayı zorunlu kılmaktadır.
A.Ü. TÖMER’deki uygulamalarımız, bize Türkçe’yi yabancı dil olarak öğretecek öğretmenlerin taşıması gereken niteliklerin ne olduğu noktasında önemli veriler sunmaktadır. Bu veriler ışığında A.Ü TÖMER’de kısa bir süre önce, bir öğretmen yetiştirme programı hazırlıklarına başlamış bulunulmaktadır. Hedefimiz ilgili lisans programlarında yetişen öğretmen adaylarını, Türkçe’nin yabancı dil olarak nasıl öğretileceği konusunda bilgilendirmek, daha teknik bir ifadeyle, onların Türkçe’ye bir yabancının gözüyle bakmalarını sağlamak ve dilimizi bu bakış açısıyla çözümlemeyi öğretmeye çalışmaktır. İlgili bakanlık görevlilerinin bildiği üzere benzer bir çalışmayı M.E.B ile de birkaç yıldan beri yürütmekteyiz. M.E.B’nın yurt dışındaki Türk okullarında görevlendirdiği öğretmenler çok kısa bir zaman da olsa A.Ü. TÖMER’de düzenlenen kurslara katılmakta ve TÖMER’de kullanılan yöntem, araç-gereç ve program konusunda fikir edinerek görev yerlerine gitmektedir. Biz M.E.B’nın değerli öğretmenlerinden aldığımız geri bildirimlerden bu uygulamanın son derece önemli ve gerekli olduğunu anlıyoruz. Ayrıca burada bakanlığın, böylesi bir öğretmen yetiştirme programıyla ilgili her türlü çalışmasına gerekli tüm desteği sağlayacağımızı belirtmek istiyoruz.
Bu projenin diğer bir hedefi de kendi ülkelerinde Türkçe öğreten yabancı öğretmenlerin Türkçe öğretimi konusunda ufuklarını genişletmektir. Şu an dünyanın birçok ülkesinde, çeşitli üniversitelerde Türkoloji bölümleri bulunmaktadır. Buralarda öğretim, o ülkenin ana diliyle gerçekleştirilmekte ve öğrenciler modern Türkçe’yi öğrenmek konusunda önemli sorunlar yaşamaktadır. Türkoloji bölümlerinden mezun olan bu öğrenciler zaman zaman ülkelerinde kendi vatandaşlarına Türkçe öğretmektedirler ve bu noktada A.Ü. TÖMER’le ilişki kurmaları gerekmektedir. Çünkü modern Türkçe’nin öğretimi ile ilgili ancak Türkiye’de hazırlanan bir programa ve Türkiye’de hazırlanmış ders araç gereçlerine gereksinim duymaktadırlar. Biz bu sorunu, öğretmenlerimizi talep edildiği oranda yurtdışına göndererek, orada seminerler düzenleyerek, örnek dersler yaparak ve yabancı öğretmenleri bilgilendirerek çözmeye çalıştık. Ama artık bu etkinlikleri de yeniden düzenlemek gerektiğine inanıyor ve yabancı öğretmenlerin düzenleyeceğimiz öğretmen yetiştirme programı çerçevesinde açılacak kurslara katılmalarının yararlı olacağını düşünüyoruz.
Günün koşullarına uygun bir öğretim dizgesi oluşturmanın önemli bileşenlerinden biri de öğretim materyalleridir. Bir dili yabancı dil olarak öğretebilmek, o dile ilişkin yetkin bilgiler içeren öğretim araç gereçlerinin varlığıyla yakından ilgilidir. Bu da modern dil çalışmalarının, özellikle de uygulamalı dil bilim çalışmalarının ve bu çalışmalarda elde edilen sonuçların öğretim ortamlarına aktarılmasını gerektirmektedir. Türkçe’nin yetkin bir kaynak dil bilgisi kitabının hala bulunmayışı ciddi bir sorun olarak karşımızda durmaktadır. Kuşkusuz bu konuda en büyük görev üniversitelerimizin ilgili bölümlerine düşmektedir. Ancak burada M.E.B’nın bu konuyla ilgili son yıllarda geliştirdiği duyarlılığın, özellikle de liselerde dil bilim dersleri okutulması ile ilgili çalışmalarının önemini belirtmekte yarar var.
Ankara Üniversitesi’nde on yedi yıldan beri sürdürülen yabancı dil olarak Türkçe öğretimi etkinliklerinde önemli bir bilgi birikimi oluşturulmuştur. 2001 yılı başında bu birikimi bir ders kitabına dönüştürme amacıyla başlattığımız çalışmalar öğretim elemanlarımızın yoğun çabalarıyla sonuca ulaşmış bulunmaktadır. 2001-2002 öğretim yılında, A.Ü. TÖMER’de görevli çok geniş bir kadroyla oluşturulan komisyon tarafından yazılan yeni ders kitabı kullanılacaktır. Bizler hazırladığımız bu kitabın, - çeşitli vesilelerle düzenlediğimiz sempozyumlardan edindiğimiz izlenimlere de dayanarak - dünyanın her yerinde yabancı dil olarak Türkçe öğreten tüm kurumlar için çok önemli bir işlev sağlayacağını öngörmekteyiz. Ayrıca bu çalışmanın Avrupa Diller Yılı’na denk gelmesinin de bizi ayrıca duygulandırdığını belirtmek isteriz. Gerek işitsel, gerek görsel yardımcı materyallerle desteklenmiş bu yeni ders kitabının M.E.B’nın yurtdışında yürüttüğü Türkçe öğretimi çalışmaları için de önemli bir araç olacağını vurgulamak gerekiyor.
Bilişim çağında kuşkusuz yeni öğretim biçimlerine de yönelmek gerekiyor. Dünyanın bir çok yerinde insanlar artık teknolojinin bütün olanaklarını, eğitim süreçlerini daha etkili kılmak noktasında kullanmaya başlamıştır. Bu olanakların en başında bilgisayar ve internet yatmaktadır. Bilgisayar ve internet kullanımı yabancı dil öğretiminde de etkili bir araç olarak özellikle Avrupa’da uzun sayılacak bir zamandan beri kullanılmaktadır. Türkiye’de son yıllarda hızla gelişen ve yaygınlık kazanan bilgisayar kullanımı, öğretim kurumlarını, bu teknolojik olanağı bir öğretim aracı olarak değerlendirmeye itmiştir. Kuşkusuz yabancı dil olarak Türkçe öğretiminin de bilgisayar dünyasında bir an önce yerini alması gerekmektedir. Bu gereklilikten hareketle Ankara Üniversitesi, dünyanın her yerinde, isteyen herkese internet ortamında Türkçe öğretimiyle ilgili bir çalışma başlatmıştır. Amaç Türkiye’ye gelme olanağı bulunmayan, ancak Türkçe öğrenmek isteyen tüm yabancılara ve Türkiye’de yaşayan ama üniversitemiz bünyesinde kurslara katılamayanlara internet aracılığıyla Türkçe öğretmektir. Bu projenin tüm hazırlık çalışmaları tamamlanmış ve Kasım 2001’den itibaren internet üzerinden, sertifikalı Türkçe kurslarının başlatılması planlanmıştır.
İnternet ortamında Türkçe öğretiminin M.E.B.’nı ilgilendireceğini düşündüğümüz ikincil bir hedefinden daha söz etmek gerekiyor. Az önce sözünü ettiğim projeye koşut olarak yürütülen bir başka çalışma da, yurtdışında yaşayan Türkler için M.E.B.’nın önceliklerini de gözeten bir Türkçe öğretimi programının hem internette yer alması, hem CD olarak hazırlanmasıdır. Avrupa’da yaşayan Türkler arasında da internet kullanımını yaygınlaştığı düşünüldüğünde, böyle bir uygulamayı başlatmanın önemi daha iyi anlaşılacaktır. Bu programın, yabancı öğrencilere uygulanacak programdan temel farkı dil öğretimi sürecinde ulusal değerlerin, kültürel motiflerin daha yoğun işlenecek olmasıdır. Böylece yurtdışında yaşayan Türklere hem kültürümüzü hem de kültürümüzün taşıyıcısı ve bir anlamda üreticisi olan dilimizi öğretmeyi amaçlamaktayız.
AVRUPA DİLLER YILI’NDA TÖMER’DE GERÇEKLEŞTİRİLEN ETKİNLİKLER
Buraya kadar sözünü ettiğimiz çalışmalar genellikle Ankara Üniversitesi TÖMER’in kendi işleyişi içinde yürütülen çalışmalardır. Ancak merkezimizde, yürütülen öğretim sürecinin doğal akışı dışında, Avrupa Diller Yılı ile ilgili de bir takım etkinlikler düzenlenmiştir. Bu etkinliklere 2001 yılının neden Avrupa Diller Yılı ilan edildiği öğrencilerimize ve tüm ilgili kişi ve kurumlara anlatılmaya çalışılmış, yabancı dil öğretiminin önemi vurgulanmıştır. Bu amaç doğrultusunda Ankara’daki şubelerimizde örnek dersler düzenlenmiş, katılan öğrencilere anı sertifikaları verilmiş ve yine katılımcılara Avrupa Diller Yılı konulu spot filmler izletilmiş ve konuyla ilgili tartışmalar düzenlenmiştir. Dil öğretimine ilişkin her türlü görüşe yer verdiğimiz ve artık akademik anlamda bir tartışma platformuna dönüştürdüğümüz TÖMER Dil Dergisi’nin bu yılki tüm sayılarında Avrupa Diller Yılı logosu kullanılmıştır. Yine Dil Dergisi’nde konuyla ilgili çeşitli röportajlar ve makaleler yayınlanmıştır. Ayrıca merkezimiz uluslar arası ilişkiler birimi Avrupa Diller Yılı ile ilgili yayınları özenle izlemiş, bu yayınların çoğunun, yabancı dil bölüm başkanlıklarıyla yürüttüğü ortak çalışmalarla Türkçe’ye çevrilmesini sağlamıştır.
Geçmiş yıllarda da değişik üniversiteler ve ilgili kurumlarla düzenlediğimiz, sempozyum ve seminer çalışmalarına bu dönemde yoğunluk kazandırılmıştır. Bunlardan özellikle Mayıs 2001’de İzmir’de düzenlediğimiz, Dünyada Türkçe Öğretimi Sempozyumu, dünyanın birçok yerinde yabancı dil olarak Türkçe öğreten öğretmenleri, üniversitelerin Türkoloji bölümlerinde görevli akademisyenleri ve Türkçe öğretimiyle ilgilenen çok önemli bilim adamlarını bir araya getirmesi bakımından sözü edilmeye değerdir. Ankara Üniversitesi Rektörlüğü’nün katkılarıyla düzenlenen ‘Türkiye Gerçekleri Bağlamında Avrupa Dilleri’ konulu panelde Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Dil bilim, Halk Bilim, Fransız Dili ve Edebiyatı, İngiliz Dili ve Edebiyatı, İspanyol Dili ve Edebiyatı bölümlerinden öğretim üyeleri, hocalarımız, Türkçe ve Avrupa dilleriyle ilgili çok değerli görüşler ortaya koymuşlar, tartışmalara derinlik kazandırmışlardır.
SONUÇ
Burada dile getirilen görüşlerden de anlaşıldığı üzere, Türkiye Cumhuriyeti Devleti bütün kurum ve kuruluşlarıyla, Türkçe’nin bir Avrupa dili olması konusunda hiç zaman kaybetmeden projeler üretmeye başlamalıdır. Bu çalışmalar Türkiye’nin bir Avrupa ülkesi olması yolunda, Avrupa’yla ekonomik ve politik anlamda bütünleşmemizi sağlayacak diğer çabalardan daha az önemli değildir. Eğitim-öğretim konusunda, özellikle de yabancı dil öğretimi konusunda atılacak adımların başarıya ulaşması, eğitim sistemimizde şu an karşı karşıya bulunduğumuz sorunların ne olduğunun doğru tespit edilmesi ile mümkün olacaktır.
Biz Ankara Üniversitesi TÖMER olarak bu konudaki tüm deneyimlerimizi tüm bilgi birikimimizi ilgili tüm devlet kuruluşlarıyla paylaşmaya, oluşturulacak yeni projelere katkıda bulunmaya her zaman hazırız. Özellikle önceki bölümlerde sözünü ettiğimiz, Yabancı Dil Olarak Türkçe Öğretimi Programı, yabancı dil olarak Türkçe öğretecek öğretmen yetiştirme programı ve günün gereklerine uygun ders araç gereçleri üretme konusunda halen yürütmekte olduğumuz çalışmaları, başta M.E.B olmak üzere ilgili diğer devlet kurumlarının ve Avrupa’da yabancı dil olarak Türkçe öğretimi gerçekleştiren uluslar arası kurumların kullanımına sunmayı, bir görev olarak gördüğümüzü yinelemek isterim.
Katılımcılara ve Türkçe’yi bir dünya dili yapma konusunda zaman ve emek harcayan Türkçe gönüllülerine A.Ü.TÖMER adına saygılarımı sunarım.
“Avrupa'da Yabancı Dil Olarak Türkçe Öğretimi Sempozyumu” - 25-26 Ekim 2001
Türkiye’de Türkçe’nin Yabancı Dil Olarak Öğretimi ve Ankara Üniversitesi TÖMER
Dr. Gülser AKDOĞAN Geçmiş yıllarda da değişik üniversiteler ve ilgili kurumlarla düzenlediğimiz, sempozyum ve seminer çalışmalarına bu dönemde yoğunluk kazandırılmıştır. Bunlardan özellikle Mayıs 2001’de İzmir’de düzenlediğimiz, Dünyada Türkçe Öğretimi Sempozyumu, dünyanın birçok yerinde yabancı dil olarak Türkçe öğreten öğretmenleri, üniversitelerin Türkoloji bölümlerinde görevli akademisyenleri ve Türkçe öğretimiyle ilgilenen çok önemli bilim adamlarını bir araya getirmesi bakımından sözü edilmeye değerdir. Ankara Üniversitesi Rektörlüğü’nün katkılarıyla düzenlenen ‘Türkiye Gerçekleri Bağlamında Avrupa Dilleri’ konulu panelde Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Dil bilim, Halk Bilim, Fransız Dili ve Edebiyatı, İngiliz Dili ve Edebiyatı, İspanyol Dili ve Edebiyatı bölümlerinden öğretim üyeleri, hocalarımız, Türkçe ve Avrupa dilleriyle ilgili çok değerli görüşler ortaya koymuşlar, tartışmalara derinlik kazandırmışlardır.
SONUÇ
Burada dile getirilen görüşlerden de anlaşıldığı üzere, Türkiye Cumhuriyeti Devleti bütün kurum ve kuruluşlarıyla, Türkçe’nin bir Avrupa dili olması konusunda hiç zaman kaybetmeden projeler üretmeye başlamalıdır. Bu çalışmalar Türkiye’nin bir Avrupa ülkesi olması yolunda, Avrupa’yla ekonomik ve politik anlamda bütünleşmemizi sağlayacak diğer çabalardan daha az önemli değildir. Eğitim-öğretim konusunda, özellikle de yabancı dil öğretimi konusunda atılacak adımların başarıya ulaşması, eğitim sistemimizde şu an karşı karşıya bulunduğumuz sorunların ne olduğunun doğru tespit edilmesi ile mümkün olacaktır.
Biz Ankara Üniversitesi TÖMER olarak bu konudaki tüm deneyimlerimizi tüm bilgi birikimimizi ilgili tüm devlet kuruluşlarıyla paylaşmaya, oluşturulacak yeni projelere katkıda bulunmaya her zaman hazırız. Özellikle önceki bölümlerde sözünü ettiğimiz, Yabancı Dil Olarak Türkçe Öğretimi Programı, yabancı dil olarak Türkçe öğretecek öğretmen yetiştirme programı ve günün gereklerine uygun ders araç gereçleri üretme konusunda halen yürütmekte olduğumuz çalışmaları, başta M.E.B olmak üzere ilgili diğer devlet kurumlarının ve Avrupa’da yabancı dil olarak Türkçe öğretimi gerçekleştiren uluslar arası kurumların kullanımına sunmayı, bir görev olarak gördüğümüzü yinelemek isterim.
Katılımcılara ve Türkçe’yi bir dünya dili yapma konusunda zaman ve emek harcayan Türkçe gönüllülerine A.Ü.TÖMER adına saygılarımı sunarım.
“Avrupa'da Yabancı Dil Olarak Türkçe Öğretimi Sempozyumu” - 25-26 Ekim 2001
Türkiye’de Türkçe’nin Yabancı Dil Olarak Öğretimi ve Ankara Üniversitesi TÖMER
Aydanur ÖZKAN
Cemil KURT