Bir zamanlar, ülkelerin birinde bal satan bir adam vardı. Geçimini bu şekilde sağlıyordu. Balcı, her sabah dükkânını besmele ile açardı. Önce etrafı temizler, pırıl pırıl yapardı. Üstünün başının temizliğine de çok dikkat ederdi. Adı: "Güler yüzlü balcı"ya çıkmıştı; çünkü müşterilerine çok iyi davranırdı. Onları güler yüzle karşılardı.Sattığı bal da çok güzel ve temizdi. Bir alan, bir daha almaya gelirdi. Her yerde onun balı, temizliği, iyiliği, güler yüzü konuşulurdu. "Çanakta bal olsun, Bağdat'tan arı gelir." demişler. Öyle de oldu. Balcının müşterileri, güler yüzü sayesinde her geçen gün biraz daha çoğalıyordu. Böylece kısa zamanda zengin bir adam hâline geldi. Diğer tüccarlar, ona özenmeye başladılar. Özellikle dükkân komşularından biri, balcının başarısının sırrını anlamaya çalışıyordu. Bu adam gayet asık suratlı birisiydi. O da peynir, zeytin gibi yiyecekler satıyordu. Bu işin sırrının bal satmak olduğunu sanarak; peynir zeytin işini bırakıp o da bal satmaya başladı. İlk birkaç gün gerçekten de müşteri sayısı çok arttı. Güler yüzlü balcıda bal erken bitiyordu. Ondan bal alamayan müşteriler yeni dükkâna gidiyor, balı oradan alıyorlardı. Fakat; bu durum uzun sürmedi. Müşteriler giderek azalmaya başladı. Yeni balcı, bu işin sırrını bir türlü çözemedi. Öyle ya; o da komşusu gibi bal satıyordu. İnsanlar onun dükkânına akın akın gelirken kendi dükkânına neden gelmiyorlardı? Yeni balcı şaşkınlık içindeydi. Durumu bilge bir kişiyle konuşmaya karar verdi. Şehirde böyle birisi vardı. Ona gidip durumu anlattı. Yaşlı bilge, adamı dinledikten sonra:
-Sen şimdi git. Ben düşüneyim. Cevabımı sana bildiririm, dedi.
Bilge, birkaç gün her iki balcıyı da yakından gözledi. Yeni balcının niye bal satamadığını anlamıştı. Adamın yanına gitti ve şöyle dedi:
-Evlâdım! Komşun da sen de bal satıyorsunuz. Ama o hem temiz hem de güler yüzlü biri. Sen öyle değilsin. Gerçi sen de bal satıyorsun; ama yüzün sirke satıyor.
Başarının sırrı tatlı dil ve güler yüzdür. Bu özellikler sende yok. Ne demiş büyükler: Sıcak ırmaktan su iç; fakat asık suratlı birinin elinden soğuk bal şerbeti bile içme...
-Sen şimdi git. Ben düşüneyim. Cevabımı sana bildiririm, dedi.
Bilge, birkaç gün her iki balcıyı da yakından gözledi. Yeni balcının niye bal satamadığını anlamıştı. Adamın yanına gitti ve şöyle dedi:
-Evlâdım! Komşun da sen de bal satıyorsunuz. Ama o hem temiz hem de güler yüzlü biri. Sen öyle değilsin. Gerçi sen de bal satıyorsun; ama yüzün sirke satıyor.
Başarının sırrı tatlı dil ve güler yüzdür. Bu özellikler sende yok. Ne demiş büyükler: Sıcak ırmaktan su iç; fakat asık suratlı birinin elinden soğuk bal şerbeti bile içme...