Yunus Emre Enstitüsü Başkanı Prof. Dr. Hayati Develi, Balkanlar'da ve Ortadoğu'da açtıkları merkezlerle Türk dilini ve Türk kültürünü öğrettiklerini belirterek, kurslara devam edenlerin Türkçe öğrenmek için birçok sebepleri olduğunu söyledi.
Prof. Dr. Develi, AA muhabirine yaptığı açıklamada, 2007 yılında bir vakıf olarak kurulan Yunus Emre Enstitüsü'nün 2009 yılında faaliyetlerine başladığını ve geçen 4 yıl gibi kısa sürede dünyada 35 civarında Türk Kültür Merkezi açtıklarını ifade ederek, bu kültür merkezlerinde en modern yöntemlerle hem Türkçe öğrettiklerini hem de Türkiye'yi ve Türk kültürünü tanıtıcı faaliyetlerde bulunduklarını anlattı.
Dünyadaki ilk Yunus Emre Türk Kültür Merkezi'nin 2009 yılında Saraybosna'da açıldığını anımsatan Prof. Dr. Develi, Balkanlar'a özel önem verdiklerini ve en geniş Türk Kültür Merkezi ağlarının Balkanlar'da olduğunu vurguladı.
Balkanlar'da üçü Bosna olmak üzere dokuz kültür merkezleri olduğunu anlatan Prof. Dr. Develi, ayrıca Türk Dili ve Edebiyatı eğitimi veren üniversitelerle de işbirliği yaptıklarını söyledi.
6 bin Boşnak öğrenci okullarda Türkçe öğreniyor
Prof. Dr. Develi, Balkanlar'da kültür merkezlerine kursiyer olarak gelenlerin sayısının 5 bin civarında olduğunu belirterek, bölgedeki çeşitli üniversitelerin Türk dili ve edebiyatı bölümlerinde Türkçe öğrenenlerle bu sayının çok daha artacağını kaydetti.
Bosna Hersek'te Türkçenin ikinci yabancı dil (seçmeli mecburi ders) olarak müfredata girmesi yönünde çalışma yürüttüklerini belirten Prof. Dr. Develi, şu anda ülkenin bazı kantonlarında 6-12. sınıflarda 6 bin civarında Boşnak gencin Türkçeyi ikinci yabancı dil olarak seçtiğini ve Türkçe öğrendiğini bildirdi.
Prof. Dr. Develi, bölgede Türkçeye talebin her geçen gün arttığını ve bu talepleri karşılamaya çalıştıklarını söyledi.
-Türkçeyi bir Türk'le evlenmek için bile öğreniyorlar
Prof. Dr. Develi, insanların bir dili, ihtiyaç duydukları ve merak ettikleri için öğrendiklerini vurgulayarak, şunları kaydetti:
"Yani bundan 20 sene önce Türkçe bizim hem tarihsel coğrafyamızda hem onun dışındaki kültürel münasebetlerimizin olduğu coğrafyalarda çok da talep edilen bir şey değildi. Ancak son 20 yıldır Türkiye'nin artan iktisadi başarılarına, ticari başarılarına, politik etkisine, üniversitelerin gelişen eğitim sistemine bağlı olarak, Türkçeyi öğrenmek, Türkiye ile ticari ilişkilerde bulunmak, Türk şirketinde çalışmak, Türk üniversitelerinde okumak, hatta ve hatta bir Türk ile evlenmek, Türkiye'de yaşamak, Türkiye'de turizm faaliyetlerinde bulunmak gibi birçok sebeple insanlar Türkçe öğrenebiliyor. Bu ihtiyacın karşılanması gerekiyor, elbette bunu karşılayan sadece biz değiliz. Bizim dışımızda sivil toplum kuruluşları, çeşitli okullar ve şirketler bu işte önemli rol oynuyor. Biz de daha kurumsal, daha planlı bir şekilde rol oynamak üzere kurulduk ve faaliyetlerimizi sürdürüyoruz."
Türk dizilerinin Türkçe öğrenmeye etkisi
Prof. Dr. Develi, "Türk dizilerinin Türkçeye ilgiyi artırıp artırmadığına" yönelik soru üzerine, Türk dizilerinin Balkanlar'da ve diğer coğrafyalarda çok tutulduğunu ifade etti.
Balkanlar'a ve Arap dünyasına giden herkesin bunu açıkça gözlemleyebildiğini anlatan Prof. Dr. Develi, sözlerine şöyle devam etti:
"Saraybosna'dan Yemen'e kadar, Fas'tan Astana'ya kadar, Almanya'dan, Danimarka'dan, Mısır'a kadar her yerde Türk dizileri seyrediliyor, konuşuluyor, ilgiyle izleniyor ve etki yaratıyor. Bu bir dilsel etki olabiliyor, mesela Türk dilli toplumlarda, o dizilerde kullanılan Türkçe bazı kalıp ifadeler, sözler hatta argo sayılabilecek, küfür sayılabilecek ifadeler dahi o yerel Türkçeye geçebiliyor.
Ama bu diziler bütünüyle Türk hayatı hakkında, Türkiye'nin hayatı hakkında, kültür yaşamı hakkında, turizmi hakkında bir ilgi uyandırdı. Bu ilginin hemen peşinde Türkçeyi öğrenmek, Türk kültürünü öğrenmek gibi bir ilgiye dönüyor, Türkiye'de okuma isteğine dönüyor. Bunlar birbirini destekleyen, besleyen gelişmeler. Biz de bunun, bizim üzerimize düşen kısmını, yani bir; Türkçe öğretme kısmını, iki; Türk kültürünü en iyi şekilde tanıtma kısmını yerine getirmeye gayret ediyoruz."
"Sırplar, çocuklarına Türk isimleri koymaya başladı"
Prof. Dr. Develi, son zamanlarda Sırpların dizilerden etkilenerek çocuklarına Türk isimleri koymaya başladığını ifade ederek, bu ilginin Türkçe öğrenmeyi teşvik ettiğini ve Yunus Emre Enstitüsü'nden Belgrad'da bir kültür merkezi açmalarının istendiğini söyledi.
Balkanlar'ın bir diğer ülkesi Karadağ'da da görüşmeler yaptıklarını ve bu ülkenin başkenti Podgoritsa'da bir kültür merkezi açacaklarını belirten Prof. Dr. Develi, ayrıca bu ülkedeki Nikşiç Üniversitesi'yle Türk dili ve edebiyatı bölümü açılmasıyla ilgili protokol imzaladıklarını aktardı.
Prof. Dr. Develi, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Aramızda görünüşte bir ön yargı varmış gibi duran halkların dahi bize ilgisi var. Bizim de varlık sebebimiz zaten bu ön yargıları ortadan kaldırmak. Çünkü dil ilişkileri, kültür ilişkileri insanların kafasında tarihten gelen, çoğu zaman da çok gerekli ve doğru olmayan bu ön yargıları kırmaya, ortadan kaldırmaya yardımcı oluyor. Sanatla, müzikle, şiirle, edebiyatla ve dilimizi öğrenerek birbirimizin yanlış anlamalarını ortadan kaldırır, işbirliği imkanlarını, ticaret imkanlarını, eğitim imkanlarını gerçekleştiririz. Böylece hem Balkanlar, hem Ortadoğu hem de bütün dünya daha barışçıl ve daha yaşanır bir yer olur."
Arap dünyasında da Türkçeye yoğun ilgi var
Prof. Dr. Develi, Balkanlar'ın yanı sıra Arap dünyasında da Türkçeye, Türkiye'ye ve Türk kültürüne çok yakın ve yoğun ilginin olduğunu söyledi.
Yunus Emre Enstitüsü'nün en kalabalık kurslarından birinin Kahire'de olduğuna dikkati çeken Prof. Dr. Develi, "Bugün orada 600 öğrencimiz var. Yeni bir bina açsak bir 600 öğrencimiz daha olacak" dedi.
İskenderiye'de de şube açtıklarını anlatan Prof. Dr. Develi, ayrıca bu coğrafyada Ürdün'de, Lübnan'da, Yemen'de, Fas'ta ve Libya'da da kültür merkezleri ile temsilcilikleri açtıklarını belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Buralarda gerçekten çok yoğun ilgi var. Çünkü, biz bu insanlarla asırlardır beraber yaşadık ve Türkiye kültürel yapısı, dini ve politik anlayışıyla bu ülkelerde model olma durumuna sahip. Bunu biz 'model olalım, modelimiz bu olsun' diye demiyorum, ama böyle bir algılama var orada. En son geçtiğimiz hafta Ürdün'de Türk-Arap Müşterek Değerler Sempozyumu düzenledik Ürdün Üniversitesi'yle. Buradaki Ürdün devlet yöneticilerin konuşmalarından anladım ki Türkiye'deki yaşama modeli ve yönetişim modeli bu coğrafyalarda ilgi çekiyor, belki de model alınmak isteniyor. Bu önemli bir durumdur.
Oradaki faaliyetlerimiz, hem isteyenlere Türkçe öğretmek, Türkçe bilen, dilimizi anlayan, bizim politikamızı, kültürümüzü doğrudan Türkçe takip eden bir entelektüel kuşak oluşturmak, hem de diğer diplomatik ve ticari ilişkilerimize, uluslararası öğrenci akışına, bütün bunları destekleyecek bir zemin hazırlamaktır. Bunları hep iç içe geçmiş, birbirine bağlı halkalar gibi düşünmek lazım.-
-Dört yılda çok iyi mesafelere ulaşabileceğimizi gördük
Prof. Dr. Develi, dünyada kültür enstitülerinin birçok örneği bulunduğunu, yeni bir şey ortaya koymaya çalışmanın abes olduğuna işaret ederek, şöyle konuştu:
"Başkaları kendi dillerini öğrenmek isteyenlere nasıl öğretiyorlar, kültürlerini nasıl tanıtıyorlar ise biz de aynısını yapacağız. Goethe Enstitüsü'nün veya British Council'ın 60, 70, 100 yıllık birikimi var. Biz 4 yıldır bu işi yapıyoruz. 4 yılda bu 60 yıllık birikimi edinmemiz, bu hedefe ulaşmamız mümkün değil. Ancak 4 yılda çok hızlı yürüyebileceğimizi, iyi mesafelere ulaşabileceğimizi de gördük.
Bundan sonra daha kurumsallaşarak ve coğrafyamızı geliştirerek, biraz daha uzak coğrafyalara ulaşmaya da çalışarak bu faaliyetleri sürdüreceğiz ve Türk dış politikası, ticareti, ihracatı ve turizmini destekleyen faaliyetler yapacağımıza inanıyorum."
"Erivan'a kültür merkezi açmamamız için bir sebep yok"
Prof. Dr. Hayati Develi, Ermenistan'dan kurumlarına şu ana kadar kültür merkezi açma yönünde talep gelmediğini belirterek, "Ancak orada eğer talep olursa Erivan'da kültür merkezi açmamamız için hiçbir sebep yok" dedi.
Dünyada Türkçeyi günlük hayatta en çok kullanan toplumlardan bir tanesinin Ermeniler olduğuna işaret eden Prof. Dr. Develi, sözlerini şöyle tamamladı:
"Hem diasporada hem de Anadolu'da Ermeniler yüzyıllarca Türkçe edebiyat yaptılar, Türkçe gazeteler, dergiler çıkarttılar, Ermeni harfleriyle Türkçe hikaye kitapları bastılar. Yani bizim dilimize, kültürümüze en aşina toplumlardan bir tanesi Ermenilerdir. Esas aramızdaki o ön yargı durağını aşmamız gereken toplumlardan bir tanesi bu ise bunu en kolay dil ve edebiyat yolu ile aşarız. Çünkü onun zaten bir zemini var; Ermeniler bin yıldır Türkçe şarkılar söylüyorlar, Türkçe şiirler yazıyorlar, Türkçe koşmalar yazıyorlar, söylüyorlar ve ortak bir kültür üretiyoruz Ermenilerle."
Kaynak: AA