'Türkiye’yi bıkmadan anlatmak zorundayız' - Hayati Develi

Yunus Emre Enstitüsü Gösterim: 9913

Temel amacımız Türkiye’yi tanıtmaktır. Türk dilini yurt dışında isteyenlere öğretmek ve Türkiye’nin kültürel birikimini yurt dışında tanıtmak gibi iki temel alan vardır aslında. Yurt dışında Türkçeyi öğretiyoruz. Merkezlerimizde ve açtığımız kurslarda. Çünkü son 20 yılda Türkçeye olan ilgi hızla katlanarak arttı. Her gün daha çok sayıda insan, bilhassa genç insanlar Türkçeyi öğrenmek istiyorlar.

Türkçe öğretimi için yola çıktığımız ülkelerde, bilhassa tarihsel coğrafyamızda Türkçe 80-90 yıl öncesinde aydınlar arasında ortak bir dildi. Bosna da, Makedonya'da ya da Mısır'da Türkçe bilmeyen bir aydın yoktu. Abdülhamit Han'ın okullaşma politikası sonucunda bu iş yaygınlaşmıştı.

O insanlar kendi kültür ve hafızalarına sahip çıkmak de Türkçe öğrenmek istiyorlar. Türkiye'nin ekonomik ve politik olarak yükselişi de, o ülkelerde yaşayan gençlere Türkçeyi öğrenmelerinin faydalarını hatırlatıyor. Türkçe öğrenirseniz ilerde daha kaliteli bir hayat kurabilirsiniz. Biz yabancı dili neden öğrendik?

Türkiye, kültür varlığına dayalı kamu diplomasisi açısından çok önemli bir süreci, Yunus Emre Enstitüsü'nün kuruluşuyla başlattı... Yunus Emre Enstitüsü, Türkiye'nin kültürel kimliğini, tarihi birikimini, özellikle yakın akraba topluluklarıyla sıcak ilişkilerini sergileyen çok önemli bir kurum olarak çalışmalarını sürdürüyor. Kurumun başındaki isim, Prof.Dr.Hayati Develi... Yoğun çalışmalarının temposunda Artı 90'a zaman ayırdı ve Başkanı olduğu kurumun çalışmalarını anlattı...

 

Yunus Emre Enstitüsünün yapısı ve çalışmaları hakkında kısaca bilgi verir misiniz?

Yunus Emre Enstitüsü kültür diplomasisi dediğimiz alanın enstrümanı olarak kurulmuş olan vakıf ve ona bağlı enstitüdür. Çeşitli devletlerin enstitüleri ve bu tür kültürel tanıtıma yönelik kurumları vardır. Yunus Emre Enstitüsü de bunların bir benzeri olarak tasarlandı ve kuruldu. Temel amacı Türkiye'yi tanıtmaktır. Türk dilini, yurtdışında isteyenlere öğretmek ve Türkiye'nin kültürel birikimini yurtdışında tanıtmak gibi iki temel alan vardır aslında. Yurtdışında, merkezlerimizde ve açtığımız kurslarda Türkçeyi öğretiyoruz. Çünkü son 20 yılda Türkçeye olan ilgi hızla katlanarak arttı. Her gün daha çok sayıda insan, bilhassa genç insanlar Türkçeyi öğrenmek istiyorlar.

İnsanlar neden Türkçe öğrenmek istiyorlar?

Bunun birçok sebebi var. Türkiye'nin ekonomik başarıları, siyasal başarıları, Türk kültürüne duyulan ilgi, Türk dizilerinin dünyada hızla beğeni kazanması, Türk sanatçılarının birçok sanat dalında ortaya koydukları başarılar... vb alanlarda önemli başarılar kazanılması gibi birçok ilgi noktası Türk diline olan rağbeti artırdı.

Yunus Emre Enstitüsü'nün Türkçe öğreten diğer kurumlardan farkı nedir?

Resmi gayri resmi birçok yapı aslında Türkçe öğrenmek isteyen yabancılara yurtdışında Türkçeyi öğretiyor. Ancak Yunus Emre Enstitüsü bu işi AB dil portfolyosuna uygun olarak yapan ender kurumlardan biri. Bütün planlamamızı bütün sistemimizi bu standartlara uygun olarak şekillendiriyoruz. Bu işi yurtdışında profesyonel olarak yapan bir kurumuz.

Uluslararası standartlara uygun, akredite edilmiş bir Türkçe Dil Sınavı İngilizce için TOEFL, IELTS vb sınavlar var. Bunlar standartları belli, belirlenmiş kazanımları ölçen, sizin hangi seviyede dil bildiğinizi belgeleyen sınavlardır. Türkçe'nin böyle bir sınavı yok. Türkiye'de uluslararası öğrenci dolaşımı arttıkça böyle bir belgeye ihtiyaç duyuluyor. Yabancı öğrenci geliyor, sınava giriyor. Bir üniversitede 40 alıyor diğer üniversitede 80. Bir yerde 40 alıyorsan diğerinde 45 alırsın. Eğer böyle değilse, burada bir sorun vardır. Demek ki bu işin bir standardı yok. Biz uluslararası standartlara uygun akredite edilmiş ve gerçekten ölçme değerlendirme işini yapan bir sınav sistemi geliştirmek istedik. Bunun için çalışan özel bir birimimiz var. Bu sınavı yurtdışında uyguladık, uyguluyoruz. O sınava giren kişi, Avrupa Dil Portfolyosu kazanımlarına uygun şekilde bir ölçmeye değerlendirmeye tabi tutulmuş oluyor.

Bu Türkçe sınav metodu hiç uygulandı mı? Ulusal düzeyde de değerlendirmeyi planlıyor musunuz?

Şu an kendi merkezlerimizde bu sınav metodunu uyguluyoruz. Bir sonraki aşamada bir yazılım vasıtasıyla bütün üniversitelerimizle paylaşarak Türkçe soru bankası oluşturmayı hedefliyoruz. Bir tür ulusal soru bankası oluşturarak ulusal Türkçe Yeterlilik sınavı çıkarmak istiyoruz. Bu sistem, hem üretilmesi aşamasında hem de soru takımlarının oluşturulması ve geliştirilmesi aşamasında üniversitelerimizle işbirliği içerisinde oluşturacağımız paylaşımcı bir sistem. Ürettiğimiz sisteme entegre olunduğunda yazılım vasıtasıyla, sistem ona bir soru takımı üretecek. O da sınavı güvenli ve başarılı bir şekilde yapmış olacak. Hem standart bir sınav sistemine ulaşmış olacağız, hem de Türkiye'nin ortak bir soru bankası olmuş olacak. Bunu yazılımı gerçekleştirdiğimiz andan itibaren bütün üniversitelerimizle paylaşacağız. Kısa zamanda da akredite, kabul edilen bir sistem ortaya çıkarmış olacağız. Bir süre sonra göreceğiz ki Yunus Emre Enstitüsü'nün standartları da birçok kurum tarafından kabul edilmiş ve yaygınlaşmış olacaktır.

Türkçe Eğitiminde yaptığınız başka çalışmalar var mı?

Türkçe öğretirken okutman yetiştirilmesi ders materyallerinin üretilmesi ve çeşitlendirilmesi gibi önemli çalışmalar da yapıyoruz. Dil öğretiminde önemli başarılar elde ettik. Bu yapmak istediklerimizin küçük bir kısmıdır. Biz çok daha geniş sayıda insana Türkçe öğretmek istiyoruz. Tabi burada Yunus Emre Enstitüsü tek başına hareket edemez. Bir mal eğer alıcısı varsa pazarda durur. O mala rağbeti ise yalnızca Yunus Emre Enstitüsü değil, başka tür kurumların, bütünüyle Türkiye'nin resmi/gayri resmi kurumlarıyla bunu sağlaması lazım. Öyle bir toplum haline gelmeliyiz ki bize olan talep artsın yoksa kimseye biz zorla satamayız.

Dünya'ya Türkçe öğretirken tarihi bağlarımızın olduğu bölgelerin avantajları oluyor mu?

Türkçe öğretimi için yola çıktığımız ülkelerde, bilhassa tarihsel coğrafyamızda Türkçe 80-90 yıl öncesinde aydınlar arasında ortak bir dildi. Bosna da, Makedonya'da ya da Mısır'da Türkçe bilmeyen bir aydın yoktu. Abdülhamit Han'ın okullaşma politikası sonucunda bu iş yaygınlaşmıştı. Şimdi bu bölgedeki insanlar hafızalarının Türkçe ile kayıtlı olduğunu biliyorlar, yani arşivlerinin. Dedelerinin Türkçe, edebiyat ve bilim yaptığını biliyorlar. İngilizceden sonra Almancanın ya da İspanyolcanın yerine şimdi birçok yerde Türkçe tercih edildi Balkanlarda hala din dilinin büyük bir bölümü Türkçe üzerinden yürür; ilahileri, müezzinlerinin duaları, tekkelerdeki ilahiler, bir takım kutlamalar ve kalıp cümleler Türkçe içerir. O insanlar kendi kültürlerine hafızalarının sahip çıkmak için de Türkçe öğrenmek istiyorlar. Türkiye'nin ekonomik olarak politik olarak yükselişi de, o ülkelerde yaşayan gençlerinin de Türkçeyi öğrenmelerinin faydalarını onlara hatırlatıyor. Türkçe öğrenirseniz ilerde daha kaliteli bir hayat kurabilirsiniz. Biz yabancı dili neden öğrendik? Daha kaliteli bir hayat kurabilmek için daha başarılı olabilmek için. Türkçe de bugün, bu coğrafyalarda gençlerin daha kaliteli bir gelecek kurmalarında yardımcı bir unsurdur. O yüzden yöneticiler eğitim planlayıcıları, Türkçeyi de ikinci yabancı dil olarak müfredatlarına dâhil ettiler. İngilizceden sonra Almancanın ya da İspanyolcanın yerine şimdi birçok yerde Türkçe tercih edildi.

Saraybosna da Türkçe seçmeli ders oldu, bununla ilgili protokol imzaladınız. Bu konudaki katkılarınız ne oldu? Başka ülkelerde bu yönde çalışmalar planlıyor musunuz?

Bosna Hersek'in birçok kantonu yani bölgesi bunu kabul etti. Gürcistan'da bu yıl başladı. Romanya doğu Romanya da bu yıl başladı. Ürdün'de pilot olarak bazı okullarda başladı. Bu Türkçeye olan talebin bir başka yansıma biçimidir. Bunun için özel kitap yazdık. Bunlar çünkü 6-12 sınıflar arasındaki çağa özel kitaplar hazırladık başarılı bir şekilde sürdürüyoruz. Kurumsal olarak dil ve kültürü öğretmek için çalışıyoruz. Paydaş kurumlar ki bunların başında Yurtdışı Türkler ve Akraba Toplulukları Başkanlığı geliyor, hep birlikte bu işi yürütüyoruz.

Almanya gibi vatandaşımızın yoğun olduğu bölgelere yönelik özel planınız var mı?

Özellikle yeni neslin Türkçe sorunlarına merhem olabilecek misiniz? Bizim görevimiz yurtdışında Türkçe bilmeyenlere Türkçe öğretmek. Bu aynı zamanda Türkiye dışında yaşayan Türklere Türkçe öğretme görevi de yüklüyor bize. Enstitü olarak bu konuda tek başımıza hareket etmiyoruz. Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı ve diğer kurumlarla da bu işi yapıyoruz.

Bu işi asıl gerçekleştirecek kurumlar o ülkelerdeki sivil toplum kuruluşları ve ülkelerin ilgili kurumlarıdır. Oralarla işbirliği içinde bu işin yapılması ayrı bir önem taşıyor. Örneğin; Almanya'da ki derneklerin Türkçe öğrenimi konusunda ihtiyacı ortaya koyması, Almanya'daki resmi kurumlar da kanunlarının öngördüğü, yer bulduğu kadarıyla kendi eliyle bu ihtiyacı düzenlemesi ve bizim de Alman Yöneticilerine ve öğreticilerine uygun materyaller hazırlamamız, O sisteme uygun materyaller üretmemiz sağlıklı olacaktır. Biz orada çok dilli çok kültürlü bir eğitimi destekliyoruz, öneriyoruz. Oradaki Türk çocuklarının en az iki dilli, oranın dilini ve kültürünü bilirken, Türkiye'nin dilini ve kültürünü bilen çocuklar olmalarını istiyoruz. Her iki alanda da başarılı olsunlar. İki dili aynı yetkinlikte kullanan bireylerin ekonomik hayatta da başarılı olduklarını gösteren akademik araştırma bulunmakta. Biz bu verilerin sonuçlarına yaslanıyoruz zaten.

Uzaktan eğitim çalışmaları hakkında bilgi verir misiniz?

Biz öncelikli olarak uzaktan eğitim de genel Türkçe eğitimi ile ilgili uzaktan eğitim projesini yürütüyoruz. Uzaktan eğitim çalışmamızı zamanla ikiye ayırmayı planlıyoruz. Meksikalı hiç Türkçe bilmeyen birine Türkçe öğretmekle, Türkçe hakkında bir bilgisi, fikri olan kişiye Türkçe öğretmenin yöntemleri, eğitmenleri ve malzemeleri farklı olur. Bu gerçekleştiği zaman; zamana ve mekâna bağlı kalmadan çok sayıda insan istediği zaman istediği yerde Türkçe eğitimi alabilecek. Çalışmalarla geldiği noktayı sistem ona gösterebilecek

Her ne kadar Türkçe eğitim merkezi gibi algılansa da Yunus Emre Enstitüsü'nün ana çalışma konusu aslında Kültürel Tanıtım, bu konuda ne gibi çalışmalar gerçekleştiriyorsunuz? Bizim işimizin yüzde 40'lık bölümünü Türkçe öğretmek kısmı oluşturuyor. Yüzde 60'ı kültürel tanıtım. Bunun içerisine müzik girer, bilimsel etkinlikler, kurslar, geziler, folklor yani kültür teriminin içinde ne varsa hepsi girer. Kitap fuarlarına stant açıyoruz. Üniversitelerimizi tanıtıyoruz. Bu yıl Londra Kitap Fuarında ki edebiyat etkinliklerinin hemen hemen tamamı Yunus Emre Standında yapıldı. Türkçe eğitimi vesilesiyle Türkiye'ye getirdiğimiz gençleri eğitim sonrası öylece bırakmıyoruz. Türkiye'yi gezdiriyoruz, müziğimizi tanıtıyoruz, klasik veya modern ağırlıklı kurslar düzenliyoruz, hattan, ebrudan fotoğrafçılık kursuna kadar çeşitli kurslar düzenliyoruz. Elbette kültürel tanıtma işi bir defalık birkaç defalık vuruşlarla tamamlanacak bir iş değildir, bu aynı bir saatin zamanı ölçmesi gibi çalışan bir kurum gerekiyor. Türkiye'yi bıkmadan usanmadan sürekli tanıtmalısınız çünkü algılar yüzyıllar içerisinde oluşuyor Eğer bu algılar olumsuzsa bunları ancak yüzyıllar içerisinde değiştirebilirsiniz. Mesele tarihsel coğrafyamızda ortak olan noktaları ön plana çıkarmak bunları yeniden üretilebilir hale getirmek. Tarihte ortak bir dilde yaşamış dedelerimiz. Biz bunu tamam deyip bırakmak istemiyoruz. Yeniden ortak bir kültür üretebilir, bunu geliştirebiliriz. Yeni yollar bulabiliriz, yeni medyalar sinema televizyon internet gibi... Niçin Türk dizileri bütün dünyada bu kadar rağbet görüyor özellikle tarihsel coğrafyamızda? Çünkü orada ortak bir tarihi var. Bir Türk dizisinde padişahı görünce, onu kendisinin de padişahı olarak görüyor. Zaten öyledir; Fatih Sultan Mehmet Adıyamanlı birinin padişahı olduğu kadar Bosna Hersekli birinin de padişahıdır. Bu geniş bir kültürel paydayı paylaştığımızı gösterir. Kültürel değerleri kaliteli ve bu işi hakkıyla yapan birim ya da gruplar tarafından yapılması çok önemli. Örneğin sema gösterileri. Sema törenleri çok yaygınlaştı. Farklı mecralara kaydı. Sema gösterisi bale gibi bir sanat gösterisi değildir, Sema sonuçta bir ayindir ve alkışlanmaz. O törende sadece ayini seyretmiş olursunuz. Sema eğlence değildir. Usul ve adabına uygun yapılmalıdır. Evliya Çelebi'yi Johnny Depp'in oynadığı bir sinema filmi Açtığımız bütün merkezlerimizde sinema gösterimleri yapıyoruz. Saraybosna'da çok hoş bir şekilde cep sineması vardır. Sinema günleri ve haftaları da düzenliyoruz. Esas yapmak istediğimiz şey Kültür Bakanlığı ile birlikte Türkiye'nin bir şekilde uluslararası tanıtımına katkı sağlayacak bir film projesi gerçekleştirmek. Örneğin Yunus Emre'nin hayatı veya Evliya Çelebi'nin yaşadığı bir macera ya da günümüzde geçen bir polisiye hikaye olabilir. En kolay kültürel tanıtım yolu sinema filmi. Tanınmış yabancı oyuncuların rol aldığı henüz fikir aşamasında bir konu var. Örneğin; Johnny Depp Evliya Çelebi karakterine tam uyan bir tiptir. Evliya Çelebi kılıç kullanmayı bilen, biraz zeki, esprili, ok atmayı bilen, iyi yüzen, maceracı bir karakterdir. İstanbul'da ve Anadolu'nun çeşitli yerlerinde Evliya Çelebi'nin bir macerası çekilse nasıl gişe yapar bir düşünün. Bunu kaliteli bir şekilde yapsak, amacımız her ne kadar para kazanmak olmasa da yatırdığımızdan fazlasını kazanırız. Amacın kültürel tanıtım olduğunu düşündüğümüzde sinema filmi marifetiyle bu amacı da çok rahat gerçekleştirebiliriz. Örneğin; dizilerimiz. Bakın göreve geldiğimden bu yana gerçekleştirdiğimiz gezilerden gördüğümü aktarmak istiyorum. Saraybosna'dan Yemen'e, Fas'tan Japonya'ya kadar dünyanın bütün her tarafında müthiş bir ilgi görüyor. En son Rusya'da Muhteşem Yüzyıl yayınlanıyor ve yüksek reyting alıyor. Bunun üzerine Rus resmi televizyonu Muhteşem Yüzyıl'ın yerine geçsin diye, üç Rus kızın Türkiye'ye gelişini ve yaşadıkları çeşitli maceraları bir dizi yapmışlar ancak tutmamış. İnsanlar Rusya'da yine Muhteşem Yüzyıl'ı izliyor.

Değişik ülkelerde merkezler açıyorsunuz. Açılanlar ve açılması planlanan ülke ve şehirler hakkında bilgi verebilir misiniz?

Biz şu ana kadar 26 ülkede 32 merkez açtık. Almanya, Roma, Lefkoşa... 2015 sonuna kadar bu merkezlerin sayısı 60'a çıkacak. Daha geniş bir alanda Türkiye'nin tanıtımını yapmış olacağız. Bu merkezlerimizde Türkçe kursları düzenliyoruz. Bu merkezlerde bunun dışında ikinci temel çalışma alanı kültürel olarak tanıtmaktır. Kültür teriminin bütün içeriğini kastediyorum. Bizim ürettiğimiz kültürde yüksek dereceye ulaşmış başka halklarla paylaşabileceğimiz ne varsa bunları uygun projeler kapsamında yurtdışında tanıtmak dünya halklarıyla paylaşmak gibi bir amacımız var. Çünkü kültürel diplomasinin neticesinde ulaşacağı nokta, halklar arasında tanışıklık ve bilişiklik durumunu artırmaktır. Böylece halkların birbirlerine karşı önyargılarını yıkmak dünyayı daha barışçıl bir yere getirmektir.

Enstitünüzün önemli bir projesi var "100 Türkiye Kütüphanesi Projesi" bunun hakkında bilgi verir misiniz?

100 Türkiye Kütüphanesi Projesi, Türkiye ile ilgili her alanda siyasi tarihi kültürel her alanda sağlıklı, sahih ve doğrudan bilgi edinilmesi için organize edilmiş bir projedir. Siz Türk edebiyatını merak ediyorsanız, edebiyatla ilgili eserlere ulaşabilmelisiniz, Türkiye ile ilgili bilgilere ulaşmak istiyorsanız Türklerin yazdığı eserlere ulaşabilmelisiniz. Bunun için 2000 kitaptan oluşan bir kütüphane seti oluşturduk. Bu, seçme 2000 tane kitap içeren çekirdek bir kütüphanedir. Ülkelerde, ya o ülkenin milli kütüphanesinin içerisinde, ya üniversitesinin içerisinde ya da kendi merkezimizde bir kütüphane oluşturuyoruz. Bu proje Ziraat Bankası'nın desteği ile yürüttüğümüz bir projedir. Bu şekilde dünyanın çeşitli ülkelerinde 100 tane kütüphane oluşturmayı hedefliyoruz. Şuan itibariyle 25 kütüphaneye ulaştık. Bu dört yıl içerisinde her yıl 25 kütüphane oluşturarak 100 kütüphane hedefine ulaşmayı hedefliyoruz. Türkiye'nin tanıtımına katkıda bulunacak tarihi, fikri, kültürel eserlerin çevrilmesi; mesela bir tarih kitabının Osmanlı tarihini anlatan bir metnin dünyanın çeşitli dillerine çevrilmesi oldukça önemli bir konudur. Örneğin Arapların, Osmanlıyı 40 sene öncesinin eserlerine göre okuduklarını düşündüğümüzde, hala Osmanlıyı emperyalist kan dökücü zalim olarak okuyorlardır demektir. Oysa bu gerçek değil. Osmanlıyı doğru anlatan bir metnin, Arapçaya çevrilmesi ve itibarlı bir yayın evinden yayınlatılması gerekir. Böylece yeni kuşaklar Türkiye'yi doğru öğrenirler. Aynı şekilde Türkiye'nin etnik ve demografik yapısını doğru anlatan bir kitap okusunlar. Ya da bir Türk felsefecisinin bir denemesini okusunlar Arapça, Çince veya Rusça... bunlar edebi eser olmaması nedeniyle Kültür Bakanlığı'nın yürüttüğü TEDA Projesine giremiyor. Yunus Emre bünyesinde kaynak bulabilirsek böyle bir proje yapılması halinde yüz önemli eser tespit edilip bunlar belirli bir zaman periyodunda perdepey çevrilip yayınlanabilir. Türkiye'nin imajının doğru anlatılması açısından önemli bir katkı olacağını düşüyorum.

Yunus Emre Enstitüsü'nün çalışmalarından faydalanmak isteyenler size nasıl ulaşıyor?

Faaliyetlerimiz görmek isteyenler için en kolay ulaşma yolları www.yee.org.tr adresli internet sitemiz. Ayrıca birçok ülkede merkezimiz bulunmakta, yaşadıkları ülkede merkezlerimize gidebilirler. Bütün merkezlerimizin özel internet sayfaları var. Etkinliklerimizden yararlanmak, kurslarımıza katılmak istiyorlarsa bunu da internet sitemizden öğrenebilirler. O adreslerden kültürel etkinlik takvimini, dil eğitim kurslarının takvimini öğrenebilirler. Kültür merkezlerimizin ortak faaliyetleri var. Bizler kitap fuarları, üniversiteleri tanıtma fuarları ile faaliyetler düzenleyerek çalışmalarımızdan haberdar olmaları için kendilerine ulaşmaya çalışıyoruz.

Kaynak: Artı90

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR